3. Lunch

50 13 51
                                    

Bir süre sonra çocuk sevdiği kıza heyecanla soru sormaya, kız da sabırla ve gereken yerlere yalan harmanlayarak cevaplamaya devam ediyordu

Onlar sohbet ederken sınıf da dolmaya başlamıştı. Kız tedirgindi ve tedirginliği her saniye daha da artıyordu. Minho, kızın tedirgin olduğunu anlayacak kadar uzaktan izlemişti Seol'ü. Ama ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Daha önce kimseyi kızı sakinleştirirken görmemişti.

Kızı ne zaman görse yalnızdı. Aslında lisede 9. Sınıfın ikinci dönemi iki kız onunla arkadaşlık kurmuştu. Seol o günlerde çok mutluydu tabii. Ta ki kızlar Seol'ün yalnızca onlara anlattığı sırları başkalarına yayana kadar.

Okulun itiraf sitesine paylaşmışlardı. Üstüne üstlük iftira dahi atmışlardı. Bunları yan hesaplarından yaptıklarından dolayı kimse Seol'ün sırlarını yayanın Eun bi ve Hwayoung olduğunu bilmiyordu. Bilse de umurlarında olmazdı zaten. Önemli olan söyledikleri gerçeklerdi

Bunlar olduktan sonra ise sırları yayan onlar değilmiş gibi Seol'ü teselli etmişlerdi. Gerçi Seol ağlamamıştı.

Kızların uydurduğu bir palavraydı Seol'ün ağlaması. Ve bunların hepsini kanıtlarıyla bilen iki kişi vardı. Onlar ise her şey için uygun zamanı bekliyordu. Kozlarını tek tek oynamayı bilirdi ikisi de

Her şey kendi içlerinde kusursuzdu bu plan için. Ama ikisinin de birbirlerinin varlığından haberi yoktu. En azından sanal dünyada.

Peki haberleri olduğunda ne olacaktı? Düşman mı olurdular? Yoksa birleşip o şekilde mi gerçekleri insanların yüzüne çarparlardı?

Minho aklına iyi bir fikir gelmeyince şuanlık konuşmayı kesmenin iyi olacağına karar verdi. Yanındaki kıza işaret parmağını gösterdi. "Bir dakika bekle" demek istemişti Minho.

Genç çocuk bir kağıt aldı ve şunları yazdı:

"Rahatsız olduğunu anlayabiliyorum. Sınıftakilerin boş konuşması işte. Ayrıca şanslıyız ki daha dedikoducu tayfa gelmedi. Daha fazla konuşmasınlar diye sırama gidiyorum. Öğle yemeğinde yanına geleceğim. Bizimkilerle tanışırsın. Seni seviyorum~ yani arkadaşça"

Çocuk notu kızın sırasına iteledi. Kızın sıktığı yumrukları ayırdı ve minik ellerini kızın kendisinden de minik olan ellerinin arasına alarak sıktı. Kızın avucuna geçirdiği tırnaklarını görünce kaşlarını çattı işaret parmağını kıza doğru salladı. Bunları yaparken sınıfı tamamen unutmuştu.

Aklına geldiğinde çantasını sırtına astı ve kıza bıraktığı nota işaret parmağı ile iki kere tıkladı.

Sonrasında ise eski yanına geçti. Felix onu bekliyordu. Minho onun yüz ifadesinden önce olayları dinleyeceğini, sonrasında ise tokat kadar sert bir trip atacağını anladı

Minho yutkunmak istedi ama onu bile yapamamıştı zavallı. Felix'in tribi demek kölelik demekti. Bütün üyelerin dalgası da cabasıydı

Sıraya oturduğunda son derece sevimli olan gülümsemesini ona sertçe bakan arkadaşına altın tepside sunar kadar özenle sundu.

Felix, Minho ona öyle gülünce o da sert bakışlarını sevimli civciv bakışlarına çevirdi. Sesini en tatlı hale getirerek olayları tüm detaylarıyla istediğini belirtti.

Felix'i tanımayan biri Minho'nun tripden kurtulduğunu düşünebilirdi ama Minho, Felix'i bu ruh hali değişimine inanmayacak kadar iyi tanıyordu.

Yine de bozuntuya vermedi. Ölümüne 24 saat kaldığını öğrenen biri ne yapardı? Kalan saatlerini iyi değerlendirirdi. O da öyle yaptı. Neşeyle çilli çocukla konuşmaya devam etti.

"Merak etme Lixiee! Her şeyi anlatacağım~ Hah ayrıca bugün yemekte bir kişi daha olacak."

Felix'in olayı anlaması uzun sürmemişti.

"Yoksa...İNANAMIYORUM SANA MİNHO SEVDİ-

Sözünü en yakın arkadaşının ağzına tam olarak oturan eliyle kesmek zorunda kaldı.

"Yahh! Sınıftaki dedikoducu böceklerin duymasını mı istiyorsun?! Olayı ne kadar büyüteceklerini düşünmüyor musun? Benim umrumda olmaz ama Seol üzülür."

Felix yutkundu. Arkadaşı haklıydı. Yine de istifini bozmadan devam etti. "O halde olayları hemen anlat yoksa avazım çıktığı kadar bağırırım." Karşısındaki korkulu yüze bakarak sırıttı ve cümlenin devamını getirdi "Hem de sinek sesimle"

Minho yüzünü buruşturdu. Bu çocuğun beyninde ciddi sorunlar olmalıydı. Yine de Felix'in blöf yapamayacağını bilen Minho, onun kulağına eğildi ve en iyi rap sanatçılarıyla yarışacak kadar hızlı bir biçimde olayı anlattı.

Felix bağıra bağıra gülmemek için kendini zor tutuyordu. Zar zor gülmesini bastırdığında sordu "Sen kızla konuştuğunda bile dedikodular tavan yapıyor Minho. Kız bizimle yemek yerse neler derler düşünmüyor musun?"

Minho bunu da düşünmüştüm tabiki. O her şeyi düşünürdü. Hiç bir noktayı atlamazdı ki işin içine Seol de girince daha da dikkatli oluyordu. Sırıttı "Tabi ki düşünüyorum Lix. Okuldan kaçacağız."

Onlar kaçış planları yaparken kız çoktan pişman olmuştu. Bir kutu sütle nasıl bahane uydurabilirdi ki? " "diyetteyim. " tatmin edici değildi ve diyette aç kalmak değil sağlıklı beslenmek önemliydi. Aklına gelen bahaneyle sırıttı "Aç değilim, sabah çok yedim" Bu çok iyi bir bahaneydi.

Nasıl olmuş

Diğerlerine oranla kısa oldu kusura bakmayınnn

Şey bide kitabın en iyi sıralamasına bakar mısınız

White kategorisinde 150 küsür hikayeden 3. Sıradayızz çok teşekrkü ederimmmmmm

Bide olay olmayacak dedim ama aklıma olaylar geldi onları da ekleyeceğim hepsi gerçek hayattan olmayacak yani.

Öpüldünüz çikolatalı sütlerimmm

WhiteFreeSia {•Lee Minho•}Where stories live. Discover now