Bölüm Dokuz: Öfkeli Gözler

597 51 13
                                    

Aleksandr ile kuyuya inmiştik. Akşam yemeği saati geldiğinden yemek salonuna gidiyorduk. Yemek salonuna ulaşmak için kuyunun en alt katının zemininden ilerlememiz gerekiyordu. Biraz yürüdüğümüzde büyük bir yemek sofrasıyla karşılaştım. Sofra oldukça görkemli ve karanlık bir temaya sahipti.

Aleksandr elimden çekiştirerek beni masanın başında durdurduğunda Anastasia heyecanla ayağa kalktı fakat Aleksandr'ın erkek kardeşi onu kolundan çekiştirdi ve yerine oturmasını sağladı.

Sofradaki tüm gözler bize döndüğünde Aleksandr boğazını temizleyerek konuşmaya başladı.

"Yanımda gördüğünüz kız Solariyan'ın veliahtı ve benim kaderim. Bugün kehanet için bilgenin yanına gittim ve onun aradığım kız olduğu ortaya çıktı."

Sofradaki en yaşlı kişi öfkeyle ayağa fırladı. "Ben soyumuzun bir Nobleza'yla ilerlemesini istemiyorum Andrei!"

Sofrada sinsi bir gülüş dikkatimi çekti. Briana'nın kırmızı dudakları alayla kıvrılmıştı.

Aleksandr suratını ekşitti. "Baba, önyargılı davranıyorsun-"

"Onlar benim karımı elimden aldılar!" Diye bağırdı adam iki elini birden masaya vururken. Suratındaki öfke her halinden belli oluyordu. Gözleri dolmuştu.

"Onlar benim en değerli varlıklarıma zarar verdi ve güçlerimin çoğunu elimden aldılar!" Sol gözünden bir damla yaş süzülürken dişlerini sıkarak konuşmaya devam etti. "Onlar benim tek aşkımı, tek gerçeğimi aldılar. Benim onunla geçireceğim tüm güzel günleri çaldılar. Çocuklarımın annesiz büyümesine sebep oldular. Onun o mavi gözlerine her baktığımda karımın mavi irisleri canlanak zihnimde. Ve onun değilde bu iğrenç soyun prensesinin mavi irislerinin parlamasına tahammül edemeyeceğim!"

Bağırmaya başladı. "En çok onun mavilikleri parlamayı hak ediyordu! Onun mavi irisleri tüm dünyanın masumiyetiydi! Onun irisleri benim yaşam kaynağımdı, anlıyor musun?! Onun güzel gözleri parlayamazken onun katilinin kızlarının gözlerinin parlamasını kaldıramıyorum! Bu kız bana onun ölümünü hatırlatacak! Ben ise bu anılara zihnimde yer vererek daha fazla canımın yanmasını istemiyorum!"

Siyah saçlarının arasına seyrek seyrek kırların düştüğü adam öfkeli gözlerini bana çevirdi. Kafasıyla beni işaret etti. "Bu o şerefsizin torunu, ben bir Nobleza'yı yuvamda barındırmam."

"Dinleyin," Diyerek dahil oldum konuya. "Büyükbabamın size yaptıkları için gerçekten üzgünüm-"

"Üzgün olman hiçbirşeyi değiştirmiyor Nobleza! Bu bir katil olduğun gerçeğini değiştirmiyor!" Konuşan kişi rüyamda gördüğüm kişilerden birine çok benziyordu. Aleksandr'ın abisi olmalıydı. Sağ gözünün üzerinde derin bir çizik vardı ve bu gözünün rengi açık griydi.

Cümlesi biter bilmez Aleksandr, nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde bir saniyede bir gölgeye dönüşüp abisinin yanına gitti ve öfkeli gözlerle onun boğazını sıkmaya çalıştı.

"Aleksandr!" Hızla onun yanına koşarken abisi güldü.

"Vay be, demek bir düşman kızı için abine zarar vermeyi göze aldın."

Yanına gidip Aleksandr'ın omzuna dokundum. "Yapma." Dedim. Öfkeli gözlerini bana çevirdiğinde, onu yatıştırmak istercesine baktım yüzüne. "Lütfen."

Tekrar abisine döndüğünde birkaç saniye içerisinde onu sertçe bıraktı. Birkaç saniye sonra konuşan kişi Aleksandr'ın küçük erkek kardeşi oldu.

"Söylesene Alejandra, böylesine şerefsiz bir kanı taşıyor olmak yüreğini burkmuyor mu?" Gözlerini büyüttü alayla ve cümlesini düzeltti. "Olmayan yüreğini."

Canavarın Gözlerinde Where stories live. Discover now