14.Bölüm(Tanrıça Ve Ebediyeti)

527 77 157
                                    

     İnce bir sızı.. Teninde, içinde, derinde..
Boğuk sesler.. İleriden, içeriden, derinden..
Boğucu bir sıcaklık.. Ateşten, alevden, serinden..

   Kim Seungmin, üzerine tonlarca ağırlık varmış gibi birbirine geçmiş göz kapaklarını zorla araladığında kendini, rahatsız bir sedir üzerinde, taş duvarlar, birbirinden mistik eşyalar, tozlu kitaplar, çağlar öncesine ait gibi duran mobilyalar ve har bir ateşle yanan şöminenin olduğu bir odada bulmayı beklemiyordu.

    Bedenindeki halsizlik hissine rağmen endişeyle doğrulduğunda başına bir ağrı saplanmıştı genç bedenin.

   Neredeyim ben?  diye düşünürken zihni son olanları buğulu bir şekilde tekrar oynatıyordu.

    En son hatırladığı şey; Jisung'un öfkeyle ağabeyinin üstüne yürümesi ve işler kızışmaya yüz tutmuşken Minho'nun küçük olanın yanına ilerleyip - Seungmin'in nasıl olduğunu anlamadığı bir şekilde- Jisung'u kollarının arasına bayıltmasıydı.

   Aynı saniye Seungmin onlara doğru bir adım atmış fakat ensesinde hissettiği ince sızıyla her şey bir anda karanlığa gömülmüştü.

   Neler döndüğünü anlamıyordu genç Simma. Fakat endişe giderek ele geçiriyordu zihnini.

   Vakit kaybetmeden olduğu yerden ayaklanmaya çalışsa da bedenini terk etmeyen halsizlik hissi onu tekrar sert sedire düşürmüştü.

    Bir kaç başarısız denemenin ardından sinirle sırtını taş duvara yaslarken bir anda açılan kapıyla ürkekçe o tarafa döndü Seungmin.

"Ah, uyanmışsın. Nasıl hissediyorsun? Sana şifalı yiyecekler getirdim. Güçten düşmüş olmalısın. İyi gelecek. Bu çocuğun da hiç elinin ayarı yok canım!"

   Yüzünde kocaman bir gülümseme taşıyan, sivri, kedi - belki de bir tilkinin- gözlerini andıran gözlere sahip, kısa boylu, sevimli fakat bir o kadar da tehlikeli duran yabancıya korkuyla baktı Seungmin.

   " S-sen de kimsin? "

Çatallı ve kısık sesine aldırmadan sordu genç Simma. Bu sırada acıyan boğazı da ona hiç yardımcı olmuyordu.

   "Ah, ne kadar kabayım. Henüz tanışmadık değil mi? Ben-.."

"Çocuk yeni uyandı aptal! Daha ilk dakikadan üzerine çullanmasana!" diyerek açık kapıdan girdi başka bir beden. 

    Diğer yabancıyla hemen hemen aynı boylardaydı. Fakat yüzündeki sert ifade ve etrafa yaydığı enerji benden uzak dur diye bağırıyordu sanki.

" Tavrına dikkat etsene. Onu korkuttun. "

    Kedi gözlü yabancı, elinde odunlarla şömineye ilerleyen bedene ithafen konuştuktan sonra tekrar sedirde, giderek küçülen gence döndü:

"Korkmana gerek yok küçük. Ben Xiumin ve bu da Kyungsoo. Chris ve diğerlerinin dostlarıyız."

   Bir parça olsa da rahatlamış hissetti Seungmin. Fakat hemen ardından aklına gelen şeyle yerinde doğruldu.

"Jisung.. O nerede? Ve diğerleri?"

    Xiumin içten bir şekilde gülümseyip endişeli bedene ilerledi ve elinde tuttuğu tepsiyi yanına bıraktı.

"Jisung az önce uyandı. Kendine gelmeye çalışıyor. Diğerleri bahçedeler. Sizin uyanmanızı bekliyorlardı. Biraz dinlen. Eğer istersen sonra seni yanlarına götürürüm."

    Seungmin tam dudaklarını araladığı sırada bir anda girişte kopan gürültüyle odadaki tüm ilgi o yöne dönmüştü.

   Jisung, henüz tam olarak kendine gelemediğini belli eden sarsak adımlarla odaya girdiğinde, gördüğü bedene ilerledi hızla.

Yûgen (Hyunmin) Where stories live. Discover now