22.Bölüm (Tanrıça'nın Hikayesi)

261 51 54
                                    


    "Bir hanımın odasına davetsizce girmek büyük bir kabalıktır sevgili evlatlarım.."

Tanrıça'nın melodik ve hayranlık uyandıran zarif sesi aydınlık odaya bir yıldırım gibi düştüğünde derince yutkundu genç bedenler.

   Tam olarak neyden sorumlu tutulacaklarını bilmiyor olsalar da kendilerini kabahat işlemiş küçük çocuklar gibi hissetmekten alıkoyamamışlardı. Büyük bir kabahat işleyen küçük çocuklar..

  Ve otoriter yapıya sahip bir ailede yetişen tüm çocuklar bilirdi ki büyük kabahatlerin büyük cezaları olurdu.

   Genç Simmalar çocukluklarından beri böyle bir aileye sahip değillerdi. Fakat aylardır tam da buna uygun yaşıyorlardı.  Kurallar, sınırlar ve sırlar içinde...

   Öte yandan üç bedenin birbiriyle bakışmasıyla geçen dakikalar Tanrıça'yı rahatsız etmiş olmalı ki, odasına yaraşır bembeyaz ipek elbesi içinde süzülerek ikiliye doğru ilerledi.

   Arkasından, temassızca kapanan kapı şuan için kimsenin zerre kadar ilgisini çekmezken Seungmin hayatında olmadığı kadar gergin hissediyordu.
Jisung da farklı sayılmazdı. Fakat küçük olana tezat olarak gözlerinde mahcubiyet değil bir kalkan vardı.

   "Burada olmanız beni şaşırttı çocuklar. Bir şey mi arıyordunuz?"

  Venüs'ün zerre kadar tehdit içermeyen sesi garip havayı dağıtsa da genç olanlar hala gergindi.

"Biz.. Sadece kaleyi keşfediyorduk.. Ve.. Bir anda.."

"Kendinizi burada buldunuz?" diye Seungmin'in lafını kesti güzel beden.
"Anlaşılır elbette. Bu kasvetli kale içerisinde odam epey davetkârdır. Sizi anlıyorum."

   Nazik bir ses, zarif gülümseme ve rahatça salınan beden..
Bu puzzle bir tehditten çok uzaktı. Hatta öyle ki bir parça güvenlerinin tazelendiğini inkar edemezdi Simmalar.

" İzinsiz girdiğimiz için üzgünüz efendim. Bu oda kalenin kalanından çok farklı. Sadece merak etmiştik. Saygısızlık etmek istemedik." diyen Jisung'un zerre kadar samimi olmadığını biliyordu Seungmin. Yine de dostu epey iyi oynuyordu.

"Ah.. Sevgili kuzgunum. Hiç sorun değil. Aksine sizi burada görmekten epey hoşnutum.

Yine de.. Yanlış anlamazsanız şişelerimi kapatabilir misiniz? Bayatladıklarında pek bir değerleri kalmıyor."

  Tanrıça'nın naif sesiyle kurduğu cümleyi duyar duymaz derin bir uykudan uyanmış gibi silkinip kötü kokulu şişleri kapattı ve sahibine uzattı iki beden.

   Venüs şişleri dikkatle dolaba geri yerleştirirken ise arkasında kalan Simmalar tereddütle birbirlerine baktı.

   Görgülü gençler olup rahatsızlık verdikleri için özür dilemeli ve odadan ayrılmalılardı. Fakat ikisinin de buna pek niyeti yoktu.

   Derin bir nefes alıp düşüncelerini belli etmeyen saygılı, samimi ve öylesine bir sesle konuştu Seungmin:

"Tanrıça'm.. Haddimizi aşmak istemeyiz fakat.. Şişelerden, düşündüğümüzden daha farklı bir koku aldık.. Bir.. Terslik yok değil mi?"

   Tanrıça düşürdüğü omuzlarıyla arkasını döndüğünde Simmalar onu ilk kez gardını ve gülümsemesini düşürmüş bir şekilde görmüşlerdi.

Fakat tereddütlerinin aksine güzel bedenin yüzünden sadece ağır bir yorgunluk yansıyordu.

"Sormak istediğiniz buysa, evet, aldığınız koku kan kokusuydu. Fakat içinizi rahatlatacaksa bunlar sadece kalenin dışındaki yaban hayvanlarına ait."

Yûgen (Hyunmin) Kde žijí příběhy. Začni objevovat