Benim elim artık senin

135 33 56
                                    

Bi ses geldi kulağıma biri bana doğru koşarak geliyordu."Hanımefendi!?" Dedi yüzünü görememiştim ama sesi 20'li yaşlarda olduğunu belli ediyordu. "Yardım et... Lütfen"dedim.
"Hemen"dedi.Üzerimdeki tekerlekli sandalyeyi kaldırdı. Ve beni kucağına aldı. Artık yüzünü net bi şekilde görebiliyordum. "Hastaneye gitmemiz lazım." Dedi. Başımı sallamaktan başka bir şey yapamamıştım.

Beni arabaya bindirdi. Tekerlekli sandalyemi de katlayıp bagaja koydu.Aynaya baktığımda t-shirt'ümün boydan boya kan olduğunu gördüm.O arabaya bindi ve arabayı çalıştırdı.Gözlerimi sıkıca kapatıp sakinleşmeye çalıştım.

Hastanenin önüne geldiğimizde arabadan indi. Ve beni kucağına aldı.Arabayı kilitledi ve koşarak acil kapısından içeri girdik. Beni sedyeye yatırdılar.Hemşireler dikiş işlemi için beni bi odaya götürdüler.Doktor vakit kaybetmemek için anestezi yapılmayacağını ve hemen dikiş atılması gerektiğini söylemişti.

Gerçekleri öğrendiğimden beri hastanelerden çok korkuyordum.  Gitmek zorunda olsam da babam geliyordu yanımda. O bana destek oluyordu.Ama şimdi yanımda değildi.Kendi kendime bunun üstesinden nasıl geleceğimi bilmiyordum.
Gözlerimi sıkı sıkı kapattım. Titrediğimi hissedebiliyordum.Doktor dikiş için malzemeleri hazırlıyordu. Tam o sırada birinin elimi tuttuğunu hissettim.
Gözümü açtığımda onun karşımda olduğunu gördüm.
" Elim artık senin.Canın acıdığında sıkabilirsin"
Korkum biraz da olsa geçmişti.
Doktor bana doğru yürümeye başladı.Dikiş işlemi başladığında gözümden yaşlar akıyordu,yanağımı ısırıyordum ve onun elini sıkıyordum.

Dikiş işlemi yaklaşık yarım saat sürmüştü ama bana bir ömür gibi gelmişti.

Ben hâlâ sakinleşememiştim.Hem canımın acısı hem yaşadığım olayın şoku hem de o anki çaresizliğim daha çok ağlamama neden oluyordu.

Onun konuşmasıyla bir an irkildim."Şşt.Sakin ol geçti."
Onun burada olduğunu ve hâlâ elini tuttuğumu unutmuştum.
Elimi çekeceğim sırada konuştu."Kalabilir.Eğer ihtiyacın varsa..."
Başımı salladım. Yavaş yavaş sakinleşiyordum. Yüzüne daha dikkatli baktım. Dalgalı kumral saçları, ela gözleri, pembe dudakları vardı. Gözümü ondan alamamıştım. Bi an sanki her şeyi unutmuştum.

"Teşekkür ederim." Dedim.
"Ne demek, kim olsa aynı şeyi yapardı."dedi
"Yanılıyorsun,evet belki beni başka biri o halde görseydi yine aynı şekilde beni hastaneye götürebilirdi.Ama senin gibi bana destek veremezdi... "dedim
"O zaman bu da Ayaz farkı olsun." Dedi ve bana göz kırptı. Gülümsedi. Gülümsediği anda gözüme gamzeleri çarptı. Her şeyiyle çok mükemmel görünüyordu.

Ben de gülümsedim."Heh. Bu işte,hep böyle gül."dedi.

İkimiz de aynı anda kıkırdadık.
"Hanımefendi ben adımı size  bahşettim. Sizin isminiz eğer çok gizli bir sır değilse bana bahşedebilir misiniz lütfen?"

Yeniden kıkırdadım.
"Tabii ki beyefendi hemen, benim adım Melina. Siz sormadan ben söyleyeyim Melina "bal" demek."
Saçlarıma baktı gülümsedi."Wow
Ne güzel bir isim bu böyle saçlarınızla tam bi kombin olmuş."dedi.
İkimiz de birbirimize bakıp tekrardan gülmeye başladık.
Hayatımda hiç bu kadar nazik aynı zamanda komik ve tatlı bi insan görmemiştim.
"Buradaki mesaimiz bittiğine göre artık kalkabiliriz." Dediğinde yüzümdeki gülümseme yavaş yavaş soldu.
Beni kucağına alacaktı ve herkes bana bakacaktı. Ben bu durumdan hiç hoşlanmıyordum.
Yapabileceğim tek şey uyuyor numarası yapmaktı. Beni kucağına aldığı anda gözlerimi kapattım. Onun bakışlarının benim üzerimde olduğunu hissedebiliyordum.
Rüzgar yüzüme çarpınca dışarıya çıktığımızı anlamıştım.
Arabanın kapısının açılma sesini duyduğumda gözlerimi açtım.Ayaz beni yolcu koltuğuna oturttu. Emniyet kemerime doğru uzandı.Kemeri takarken o kadar yakındık ki artık kokusunu alabiliyordum.

Hafif kahve ve çikolata kokusu...
Bu ikiliyi çok severdim.
Kokusu başımı döndürmüştü resmen.
Hiç anlamadığım bi şekilde kalbim hızlanmaya başlamıştı.

"Üzülüyor musun?" Dedi ve ekledi."Diğer insanlardan farklı olduğunu düşündüğün için.Biliyor musun ben her zaman farklı olanı sevmişimdir. Herkes aynı şeyi seviyorsa ben farklıya giderim. Çünkü aslında farklı olanlar keşfedilmemiş birer hazinedir. Ben senin içindeki o hazineyi keşfetmek istiyorum. Eğer izin verirsen tabii."

Nutkum tutulmuştu. Nasıl bu kadar güzel konuşmayı başarabiliyordu ki. Babam dışında kimse bana bu kadar özel olduğumu hissettirmemişti.

Neredeyse 15 saniyedir bakışıyorduk. Yanaklarımın kızardığını hissedebiliyordum.
"Gözlerini ilk çeken kazanır."dedi. İkimiz de aynı anda gülmeye başladık. O güzel gamzeleri yine başımı döndürmeye başladı .İkimiz de dakikalarca gözlerimizi birbirimizden çekmemiştik.Ve ikimiz de kaybetmiştik...

Elimden TutWhere stories live. Discover now