4. Bölüm

1.7K 141 82
                                    

Jongin şaşkınlıkla, karşısındaki soluk benizli ve kendini beğenmiş adama bakıyordu.  Gözleri yuvalarından çıkacak gibiydi, kalbi de onlara katılmak istiyordu.

 Aniden tekledikten sonra göğsünü parçalayacakmışçasına büyük bir hızla atan yüreğine rağmen dudaklarını araladı ve "Döl? Gebe? Ha?" diye sordu.

Oh Se Hun, ihtiyacı olmamasına rağmen derin bir nefes aldı, geniş ve kalın göğsü yavaşça yukarı çıkıp, aşağıya indi. Havada kalan avucuna elini yerleştirmeyen, aksine kucağındaki küçük saksıyı daha sıkı kavrayan çocuğa boğazını temizleyerek karşılık verdi.

"Bildiğini biliyorum Jongin. Sonuçta buraya, bunun için geldin." diye mırıldandı.

Jongin karşısındaki adamın soğuk ifadesindeki keskin hatlarını izlerken kafasını belli belirsiz, olumsuz bir şekilde sallayarak geri geri yürümeye başladı.

İstemiyordu.

Bir vampirin, bir kan emici sülüğün çevresinde bulunmak, onun iğrenç dölüne hamile kalmak ve bu dünyada en çok tiksindiği şeyin tohumunu taşıyarak ona can vermek istemiyordu.

"B-Be-Ben..." diye kekeleyerek konuşmaya çalışırken sırtı aniden sert ve soğuk duvara çarptı.

Ve Jongin, karşısındaki adamın da, kendisini diğerleri için kurban eden ağabeyinin de, sırtının çarptığı duvar kadar acımasız olduğunu düşündü.

Ayrıca, merhametsiz ve zalimlerdi.

Jongin bunu biliyordu.

Bugüne kadar sadece ırkı yüzünden tiksindiği ve korktuğu vampirlerden şimdi babasını gözü önünde öldürdükleri için nefret ediyordu. Bu dünyadaki, ağabeyinden sonra tek evini yakıp yıkan ve onun sıcaklığını kendi soğukluklarıyla söndüren vampirlerden nefret ediyordu. Ve bir kan emici sülüğün yatağına girmek, onun tohumunu içinde taşımak, hayat vermek... 

Ah...

Tanrım...

Boğazındaki oluşan yumruyla yutkunmaya çalıştı, ancak başarılı olamadı.

Kendi acizliğini iliklerine kadar hissettiği zaman  bunu, lanet olası kan emici sülüğe belli etmemesi gerektiğinin farkına vardı.  Uzun ve gür kirpikleri, gözlerini garip bir ifadeyle kırpıştırırken şekilli kaşlarını taramaya başladı, lanet olsun ki Jongin'in gözleri şuan bir vampirin karşısında sulanıyordu.

Kahretsin!

"Kafanı kaldır, Jongin..." diye mırıldanan adamın soğuk sesiyle Jongin, dar omuzlarını dikleştirmeye çalıştı. Kafasını yavaşça kaldırdı, adamın kendisine eğilmesiyle dudaklarındaki nefesi şaşkınlıkla dışarıya süzüldü.

Ucubeler kralı keskin ve öldürücü hatlara sahip suratını diğerinin tatlı, yuvarlak ve oldukça şirin kıvrımlara sahip olan yüzüne yaklaştırdı. Onun vermiş olduğu nefesi, yeniden ihtiyacı olmadığı halde ciğerlerine çekti. Aslında bunu ciğerlerine, armağan etmişti.

Oh Se Hun toprak, korku, öfke ve hüzün kokusunun karışımındaki sıcaklığı algıladı, içine çekmiş olduğu koku senfonisinin kısa bir süre gözlerini kapayarak keyfini çıkardı.

Jongin, karşısındaki adamın gözlerini kapamasıyla birlikte dudaklarını yeniden ısırmaya başladı. Telaş, o küçük ve kırgın kalbine çöreklenmeye başlamıştı. Sehun onun kalp atışlarının ritminin hızlandığını güçlü ve keskin bir işitme kabiliyeti olan kulaklarıyla duyumsadığında, gözlerini açıp karanlık bir ifadeyle gülümsedi. Şekilli dudaklarının uçları belalı bir şekilde yukarıya doğru kıvrıldı.

+Şeytanla Anlaşma+Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin