51 9 5
                                    

  "Herkese selam! Bugün Stefan Zweig'ın Korku kitabı hakkında konuşmak istiyorum!" 

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


  "Herkese selam! Bugün Stefan Zweig'ın Korku kitabı hakkında konuşmak istiyorum!" 

Yoohyeon canlı yayın açmıştı. Katılımcıların çoğalmasını beklerken kamera açısını düzeltti ve söyleyeceklerini not aldığı kağıtlara baktı. Kamera karşısında heyecandan hata yapmak istemiyordu.

Derin bir nefes alıp yüzüne sevimli bir gülümseme yerleştirdi. Yayına katılan izleyicilerin sayısı artmıştı. Artık konuşmaya başlaması gerekiyordu.

   "Açıkçası Stefan Zweig okurken kendimi çok sorguluyorum. Yani düşüncelerde kayboluyorum. Bu yüzden kitapları kısa bile olsa çok uzun sürede bitiriyorum."

Yorumlara göz atıp elindeki kitabı kamera açısının göreceği bir yere koydu. Tane tane konuşmaya özen göstererek devam etti.

  "Kitabı okurken baş karakterimize yani Irene hanıma ne kadar sinirlendim bilemezsiniz! Hayatta heyecan aramak güzel ama eşini aldatmak nedir? İlişkilerde sadakat çok değerli.

Peki eşine ne demeli? Mükemmel bir beyefendi değil mi? Okurken Irene'e kızsam da kadın onu tehdit ettiği anlarda çok gerildim açıkçası. Her şeyi eşinin planlamış olması beni ağlattı!"

  Yorumlara bakarak gülümsedi. Kötü yorumlar olsa da çoğunluk onun gibi kitap hakkında düşüncelerini yazıyordu. Okuduğu bir kitap hakkında tartışmaya girmek en sevdiği aktivitelerden biriydi.

  Kapı sesiyle ayaklandı. İzleyicilerine kapının çaldığını ve hemen geleceğini haber verip koştu. Kapıda kimse yoktu. Ancak paspastaki postayı görünce rahatladı. Kargo arabasının bu kadar çabuk gitmesi ve herhangi bir elemanın olmamasını garipsemişti. Kapıyı kapatıp kargoyu kenarıya koydu ve yayına koştu.

  "Çok güzel zaman geçirdim sizlerle. Güzel bir yayındı. Okuyup yorumlamamı istediğiniz kitapları sosyal medya üzerinden bana atmayı unutmayın! Yemeğinizi ihmal etmeyin lütfen. İyi günler dilerim sizlere!"

El sallayıp öpücükler atarak yayını kapattı ve kargo paketini eline aldı.

"Ne tuhaf... Kargo firmasının logosu yok. Kargoyu gönderen kişinin adı da yok!"

Paketin şeklinden kitap olduğu ortadaydı. Sakin bir şekilde paketi yırttı. Kitap olması onu rahatlatmıştı. Sert kapaklı koyu mor bir kitaptı. Üzerinde gümüş renkli, italik bir yazı ile ‘Pandora'nın kitabı’ yazıyordu. Yazarın ismi yoktu. Kitapta da yayınevi adı gibi bilgiler mevcut değildi.

  Kitabın değişik bir kokusu vardı. Güzel bir tütsü gibi kokuyordu. Aroması farklı olduğu için anlamakta zorlanmıştı. Oldukça kalın bir kitaptı. İçine bakmaya başladı. Sayfalar sarımsı bir renkteydi. Kitabın kapağı yeni olsa da sayfaları çok eski görünüyordu.

  Yoohyeon ilk sayfayı açtı ve girişi yüksek sesle okumaya başladı.

“ ‘Açma!’ demişti Zeus o kutuyu, ama Pandora merakına yenik düştü. Kutuyu açtı ve tüm kötülükleri dünyaya saldı. Kutuyu kapattığında ise çok geç olmuştu. Kutuda sadece umut kalmıştı.”

  Yoohyeon sayfayı değiştirdi ve ilk bölüme başlamak için koltuğuna oturdu. İçinde tuhaf bir gerginlik vardı ancak duygularını kontrol altına aldı.

“Okyanusun sesi, ormanın kokusu, ateşin ışığı ve gökyüzünün serinliği...
Senin için savaşır her biri seni istiyor.
Seni, güneşi, benim, ayın, kollarında görmek istiyor. Bir araya geldiğimizde dünyaya bir gölge düşecek ve karanlık hükmedecek. İnsanlık hakkettiğini bulacak. Kan ve vahşet dünyayı sarmak için geliyor.”

Yoohyeon'ın gözü kararmaya başlamıştı. Ne olduğunu anlamak için kitabı bırakıp başını sabit tutmaya çalıştı. Koku sanki onu içine çekiyordu. Kendini koltuğa bırakıp gözlerini kapattı. Direnmek istiyordu ama vücudu onun kontrolünden çıkmıştı.

 Direnmek istiyordu ama vücudu onun kontrolünden çıkmıştı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
pandora's bookWhere stories live. Discover now