Benim yaşadıklarımın aynısıydı. Tek fark ben bu eve yedi yaşımda gelmiştim ve bu kabusu on yıldır yaşıyordum.

"Sonra bana dokunmaya başladı..."

Dediği an dondum. Nefes bile almadım. Öyle bir korkuyla dolmuştu ki içim, öyle bir tiksintiydi ki bu, onu susturdum.

Avuç içimi dudağına kapattım. Bu konuda konuşmasını istemediğim için bencil sayılır mıydım? Öyleyse varsın öyle olayım. Kalbim dayanmazdı yaşadıklarına.

Ancak Nehir nazikçe uzandı ve avcumu dudaklarından çekip dolaşmış ellerimizi yere indirdi. Dolaşmış bir düğüm olmuş ellerimiz aramızda asılı kaldı.

"Bir yıl boyunca onunlaydım." dediği noktada kırıldım. Çünkü Sergen bana ilk kez dokunduğunda annem onu orada mahvetmişti. Öldürecek kadar değil ama bir daha bana dokunamayacağı kadar mahvetmişti ve Sergen'de... Durmuştu.

O durduktan sonra oğlu başlasa ve o durmasa da... Annem sayesinde Sergen'den büyük ölçüde kurtulmuştum.

Nehir... Sadece altı yaşındaydı. Daha bebekti. Çocuktu. Nasıl... Nasıl bu kadar zalim olabilirdi bu adam?

Düşüncelerim durmaksızın işkence ediyordu, gözlerim çabasız doldu ama kendimi tuttum.

Boştaki elim ağzıma kapanmış bir halde hıçkırdığımda kafasını dizlerine gömdü. Bir müddet orada durdu Nehir. Ne kadar zaman geçti bilmesem de ona sarılmamı istemeyeceğini bildiğimden birbirine kenetlenmiş parmaklarımızı sıkarak ona güç vermeye çalıştım. Değişik bir şekilde işe yaradı ve Nehir kafasını kaldırıp bana bakmaktan kaçınarak, ben ise gözlerimi ondan çekemezken, anlatmaya devam etti.

"Bazı insanlar travmalarını kötü bir insan olmanın bahanesi olarak kullanırlar."

"Sergen'in de bahanesi buydu. Kendi kötü bir çocukluk geçirmişti, kendi ailesi ona kötü davranmıştı ve o da kendinde herkese kötü davranma hakkını bu sayede buluyordu. Onlara tecavüz etmek, onları bozmak, kırmak, masumiyetlerini sonsuza kadar kirletmek ona zevk veriyordu."

Hemen ötemizdeki sarı akasyaları okşadı.

"Bu yüzden çiçekleri bu kadar çok seviyor. Çünkü ona masumiyeti hatırlatıyorlar. Annesini ve ilk eşini."

"Çatı katındaki ofisinde küçükken tuttukları günlükleri ve bodrumdaki depoda annesinin hatıraları var. Onları hiç okudun mu bilmiyorum ama Sergen'in babası tam olarak Sergen'in şu anki haliymiş. Dolayısıyla bu da Sergen'i en az bizim kadar şiddet mağduru yapıyor ama Sergen'le bizim aramızdaki fark onun da babası gibi olmayı seçmesi."

Olduğu noktadan bir akasyayı nazikçe koparttı. Salkım çiçek güzelliğini koparıldığı noktada bırakmış gibi titredi ellerinde.

"Sana yaptıklarını ona ödeteceğim, demek isterdim Akasya. Ancak sana yaptıklarından önce bana yaptıklarını ödetmek istiyorum ona." Çiçeğin sapından tutarak bana uzattığında gözlerimden yağmur damlaları akıyordu.

"Sorun değil." dedim kırgın bir sesle. "Sana yardım edeceğim."

Nehir'in, ya da Melek'in, yüzünde güzelliğine çiçeksilik katan bir gülüş oluştu.

"Edecek misin?"

Onunkine eşdeğer ancak daha zayıf bir gülümseme benimkinde belirdiğinde kalbimin at yarışındaki zavallı atlar gibi kamçılandığını hissettim.

Bu gece zihnimin en kuytularına saklanan bir akasyaydı. Sapsarı renklerini gönlümün en güzel yerine yerleştirmişti. Yıllar geçse de, ona yardım etsem veya edemesem de bugünü asla unutamayacaktım. Bir insanın gerçek kimliğini öğrendiğim bu şahane anı, yaşama hevesimin sırtını sıvazlıyordu. Artık kendimi boğazın engin sularına bırakmak, boynumu bıçağın keskin tarafına dayamak istemiyordum. Nehir buraya geldiği ilk günden beri gözüm ondan bir an olsun ayrılmamıştı. Bu evin çatısı altında binlerce kez ölmüş, tüm kabuslarımı yıllarca yaşamıştım. Bunca yıl onun bana dönüp seni yaşatabilirim dediği anı beklemiş gibi biçare onu beklemiştim ve onu gördüğüm an ne olduğunu anlamıştım.

Bir kahraman.

Benim kahramanım.

***

the end

ula bu hikaye hala burda mi aww

12 final

finalde cok komik bi sey dicem haixjskxmksmx


sarı salkımlar, akasyalar


111

wisteria [gxg]जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें