Yedinci Bölüm

14 2 0
                                    

"GÖKÇE!" diye çığırtan sesi duyduğumda irkilmiştim.

Bu ses anneanneme aitti. Yanıma doğru hızla yaklaştı.

"Nerdeydin sen? Dün geceden beri seni merak etmekten ölüp ölüp dirildik dedenle. " diye bağırmaya devam etti.

" O uğursuzun yaşattıkları yetmedi bir de sen mi aklımızı kaçırtacaksın bize." dediğinde artık tahammülüm kalmamıştı.

"Benim babama uğursuz demeyi kes artık." diye çığlığı basmıştım.

"Benim babam senin bu sözlerini hakedecek hiç bir şey yapmadı. Sevdi sadece. Çok sevdi. Sizin sevmediğiniz kadar sevdi annemi. Benim babam annemin bu hayattaki en büyük şansıydı. Senin dar kafanın babamı anlamasını beklemiyorum ama en azından haddini aşma anneanne ! Mezarında rahat bırak babamı. Bırak rahat uyusunlar. İncitme ruhlarını!" diye haykırdığımda bana tokat atmak için elini kaldırmıştı ki eli havada kalmıştı.

"Hoop yavaş gel! " dedi Ali bana tokat atmak için kalkan eli tutarken.

"Sevgilin mi bu? Onun yanına mı gittin dün gece. Annenin kırkı çıkmadan hasta halinle bu adamla oynaşmaya mı gittin bir de? " dediğinde sözleri beynime ok gibi saplanıyordu.

Ali'yle göz göze geldiğimde utancımdan hızla kaçırdım gözlerimi ondan. Bir daha nasıl bakardım bu adamın suratına.

"Haddini aşma anneanne!" dedim dişlerimi sıkarak.

"Bundan sonra benim himayemdeysen asıl sen haddini aşmayacaksın küçük hanım! Babanı hiç bir zaman anlamadım çünkü senin baban örümcek kafalının tekiydi." dedi iğreniyormuş gibi.

"Eeh sen çok oldun artık. Gökçe senin himayende falan değil. " dedi hiddetle Ali.

"Sen kimsin de benimle böyle konuşuyorsun?" dedi Ali'ye iğrenç bakışlarını göndererek.

"Ben Ali. Asıl sen kimsin hanım teyze?" dedi imayla Ali.

"Ben onun annean-"

"Sen artık benim hiç bir şeyim değilsin. Bana sadece yardım etmek isteyen bir adama karşı beni böyle bir duruma sokmak senin ne haddine. Defol git evimden! " dedim kolundan tutup onu evin bahçesinden çıkarırken.

"Beni çok ararsın Gökçe! Bir başına yaşayabileceğini mı sanıyorsun?" dedi tehdit eder gibi.

"Bir başıma değilim ben. Defol! "

Sesini bile duymak istemiyordum.

"Doğru! Bir başına değilsin. Şu densiz sevgilin var değil mi? Ben hayatından çıkayım da sen de sevgilinle rahat rahat oynaş."

Artık yerin dibine gitmek istiyordum.

" İster oynaşırım ister oynaşmam sana ne?"

Artık bağırmaktan boğazlarım acıyordu. Onu bahçenin kapısından çıkarıp kapıyı sertçe suratına kapatmıştım. Arkamı dönüp bahçeye yürüdüm. Her şey üst üste geliyordu. Yanaklarımdan yaşlar süzülmeye başlamıştı bile. Ali biraz ileride öylece duruyordu. Suratına bakacak yüzüm kalmamıştı. Gözlerimi yere indirdim.

" Gerçekten çok özür dilerim. Sen de git lütfen."

Yanıma yaklaştığınde gözlerinin üzerimde olduğunu hissediyordum.

"Özür dilenecek bir şey yok."

"Çok utanıyorum. Lütfen git."

"Seni bu halde bırakamam."

"Evimdeyim işte Ali! Hem halimde bir şey yok. Böyle yaşamaya alışmam lazım. Anla beni nolur. Suratına bakacak yüzüm kalmadı. Git lütfen!"

"Peki. Sırf sen daha fazla yıpranma diye gidiyorum. Yoksa o kadının söylediklerinin benim gözümde bir değeri yok. Gidiyorum ama tekrar gelicem." dedi bahçe kapısına doğru yürüyerek.

Hiç bir şey söylemedim. Kapıdan çıktı. Kapanan kapının sesini duyduğumda bahçedeki hamağa attım kendimi. Ağabeyim gelip sallasa şu hamağı olmaz mıydı? Annem bahçedeki masada şiirlerini okusa ben de sallanırken onu dinlesem olmaz mıydı? Babam mangal yapsa şu köşedeki ocakta her zamanki gibi. Olmaz mıydı? Olmazdı. Çünkü gittiler. Bir sen kaldın Gökçe. Bir sen, bir başına. Zamanın aksine akıp giden bulutları seyrederken gözlerimden şakaklarıma doğru süzülüyordu gözyaşlarım. Allah'ım tekrar gözümü açtığımda her şey bitmiş olsun yalvarırım dedim içimde çaresizce. Gözlerim kapanıyordu. Direnmedim. Kendimi uykunun kollarına bıraktım uyuyunca kalbimdeki acının geçeceğini zannederek.

Getir BaharlarınıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin