2. Bölüm

321 14 6
                                    

"cenneti bana sorsalar çizerim yüzünü"

mekandan içeri girince gülümsedim. bir elimde çantam bir elimde elfida vardı, elfida'nın elini de araz tutuyordu. 

yavaş adımlarda içeri girip bir masaya oturdum iki bebeğim içinde mama sandalyesi getirdim. onlar etrafına bakıp dururken ileride müşterinin siparişini alan emineye seslendim.

ardın sıra bana dönünce önce şaşırdı sonra gülümsedi, hızlı adımlarla yanıma yaklaştı. "azra abla! hoşgeldiiiinn" dedi, sondaki i harflerini uzatarak.

seviyordum yellozu. kollarını boynuma dolayıp sağa sola salladı, arazın sesini yada çığlığını mı desem duyunca hemen beni bırakıp oğlumu kucağına aldı. arazla aralarında bağ vardı. 

çünkü araz herkesin kucağına gider kendini sevdirirdi, insanlarda bunu görünce asla kolları boş kalmazdı. 

elfida ise daha soğuktu belki de hastalığından kaynaklı bir şeydi ama onun nazı niyazı hep bana olurdu. erkek çocukları anneye daha düşkündür derlerdi ama bence benim bebeklerimde tam tersiydi. gerçi bunu söylemek tam doğru olmaz çünkü babaları olacak mendebur kurbağa götüne benzeyen suratlı bey ile bir iletişimleri olmadığındandır bilinmez. neyse.

emine bana dönüp "abla ne istersin hazırlatayım"

"çocuklara ıspanaklı börek ve ılık çay" ılık çay dediğim bildiğimiz halis mulis kaçak çay. nedendir bilinmez ikisi de çayı çok severdi bunu ilk fark ettiğim zaman şok olmuştum çünkü daha önce kaçak çay seven çocuk görmemiştim. 

ben de severdim fakat o kadar değil daha çok kahve insanıydım. bir keresinde içtiğim çaydan bir çay kaşığı onlara vermiştim bana melül melül bakınca, sonrası ise göründüğü gibi. her seferinde "ani mam" dediklerinde anlamıştım ipin ucunu kaçırdığımı ama sorun görmüyordum. çocuklara sürekli sevmediği şeyler yedirmeyi sevmezdim çünkü dayanamazdım onlara. üstelik çay zararlı değil yani bitkisel bir şey.

emine tamam diyip arazımın yanağını öpüp sandalyesine yerleştirdi ardından da elfidamın başına öpücük kondurup gitti. aslında iyi kızdı çokça da güzeldi. onu babası zorla bir işte çalıştırmaya zorlarken fark ettim çalıştığı yerlerde, emineden faydalanmaya çalıştığı için emine bunu reddediyordu genellikle bende fark ettiğim anda onu hem kanatlarımın altına hem de restorana koyarak bir nevi güvenliğini sağlamıştım. babası ilk başlarda aylığını alıyormuş kızın bende bunu fark ettiğimde babasına verdiği paradan hariç bir o kadarda emineye veriyordum. geçen aylarda da babasını kaybettiğinde annesinin yıllar önce öldüğünü ilk konuştuğumuz zaman söylediği aklıma gelince ona uygun ev bulup yerleştirmiştim. aldığı maaş kendisine de kalınca üstelik babasının ölüm maaşını da alınca da gül gibi geçiniyordu. dirisinin faydası dokunmayınca bari ölüsünden faydalandı kızcağaz.

beni düşüncelerimden kızımın bana seslenişiyle sıyrıldım. "ani"  çok konuşmazdı çünkü pek mecali olmazdı hem ruhsal hem bedensel pek iyi değildi ve bu hali beni pek üzerdi.

"efendim güzelim" dedim masanın üzerinde duran elini dudaklarıma götürüp öperken.

"baba"

söylediği kelimeye iç geçirdim. elfida da bu aralar zikreder oldu, araz durulunca elfida başlıyordu, ve bu durum beni çok üzüyordu. 

"gelicek aşkım, çalışıyor şimdi gelicek ama"

babalarının onları istemediğini söyleyemezdim. benim içim el vermezken o nasıl.. 

her ne olursa olsun çocuklarımı görmek isterse babalarına karşı nefret dolmasın içleri diye hayatımızda babasına da yer veriyordum. boğazıma oturan yumruyu görmezden geldim.

Tek Gece İki MucizeWhere stories live. Discover now