четырнадцать

2.6K 292 106
                                    

Bir önceki bölümü okumayı unutmayın.

---

Hastane koridorundaki adımlarım ne kadar yumuşak ne kadar korkaktı. Belki de ilk defa kaybetmenin acısı boğazımı yakmış, düşüncelerimi karanlık bir mahzene doğru sürüklemişti. Canım acıyordu işte, ötesi yoktu.

"Chan, o iyi mi?"

Servisin kapısındaki en yakın kişiye, yani Chan'a atılırken gözlerinin kıpkırmızı olduğunu görmek tuhaf hissettiriyordu. O, hiç ağlamazdı. Kolay kolay kimse için gözyaşı dökmediğini bildiğim arkadaşım şimdi dizlerimin önünde bir çocuk gibi ağlıyordu. Gerçeklik algımı yitirirken ona sımsıkı sarılmıştım sadece.

"Göğsüne çok fazla darbe almış. Doktor kırıklarının olduğunu ve kanamasının devam ettiğini söyledi. Hala müdahale ediyorlar." Bulanıklaşan gözlerimse diğerlerinin burada olduğunu artık ayırt edebiliyordu. Ve ben, onları böyle görmeye hiç alışık değildim. "Kim yapmış bunu ona?"

Seungmin, elindeki peçeteye bir kez daha gözyaşlarını silerken çatallı sesiyle isyan etmişti. "Bilmiyoruz. Sadece bir grup orospu çocuğu onun önünü kesmiş. O sırada oradan geçen birisi söylemiş bunu da." Başını Jeongin'in omzuna yaslayıp derin bir nefes verdi.

"Bunun doğruluğunu bile bilmiyoruz."

"Bakın, böyle yaparak Felix'e destek olmuyorsunuz. O, sizi güçlü görmek isterdi. Bunu yapan kişiyi bulmak en önemli önceliğimiz olmalı."

Hyunjin'de Jeongin'in sözlerini onayladığı bir mırıltı çıkardığında, başını ellerinin arasına gömmüş olan Changbin'in suratına daha yeni dikkat etmiştim. Bitikti. Diğerleri bile onun kadar etkilenmiş görünmüyordu ki dokunsanız yıkılacakmış gibi duruyordu. Şu, koca cüsseli adam.

Öfkeyle yerinden kalkıp Jeongin'in önüne geldiğinde hemen yanımdaki Minho'nun onu tuttuğunu gördüm. "Demek onu bu hastaneden çıkarmadan önce 2-3 tane orospu çocuğunu aramaya çıkalım, öyle mi Jeongin?" Ben artık olanlara müdahale edemiyor, sadece uzaktan izliyordum. Düşünün, arkadaşlarımı ayırmak aklımın ucundan bile geçmemişti.

"Sen ne ima etmeye çalışıyorsun Changbin?"

"Arkadaşınızı düşünmek yerine imkanı olmayan hayallerin peşinden koşuyorsunuz. Felix uyanmadan kimse ne olduğunu bilmeyecek."

"Sakin olur musunuz gençler?"

Lee Minho Changbin'i adeta kucaklayarak yanıma bıraktığında gözlerimiz tüm yasakları çiğneyip buluşmuş, vücudum öne doğru atılırken ona sımsıkı sarılmıştım. Ağlamak istemiyordum fakat öyle dolu hissediyordum ki duygularımı içimde yaşamak çok zordu. Bu yüzden başımı onun göğsüne yaslayıp gözlerimi yumdum sıkıca.

Kaba ses tonuysa bizimkileri sakinleştirmeye yetmişti. Herkes bir köşede doktorun ağzından çıkacak birkaç cümleyi beklerken bu süre içinde sürekli ağladığım için epey yorgundum. Minho'da bunu anlamış olmalı ki kollarını sırtımdan uzaklaştırdığında yanaklarımı avuçlarının arasına almıştı.

"Dinlenmek ister misin? Arabaya geçebiliriz birlikte."

"Hayır." İstemiyordum. Felix'in durumu belli değilken arabada oturup dinlenemezdim. Burada o doktor çıkıp duymak istediklerimi söyleyene dek hiçbir yere gitmeyecektim. "Sen ayakta duramıyorsan eğer git hadi Minho."

Kafama uyarırcasına vurduğunda sustum, daha fazla konuşmadım. Çünkü bundan hoşlanmadığını biliyordum. Ortada bir mesele varsa o çözülene dek gitmezdi. Şimdi ise bunu benim için yapıyordu.

Minho benden uzaklaşıp duvar kenarına çöktüğünde hemen karşımdaki Hyunjin ile göz göze gelmiştim. Hala ağlıyordu fakat artık hıçkırıkları sessiz birer ağıta dönüşmüştü. Aramızdaki en neşeli insan, Felix için yıkılıyordu. İşte bu yüzden onun duygularına eşlik ettim ve bende ağladım.

"Ağlamayı kes Jisung." Sesi boğuktu. Uyuklayan arkadaşlarım bile uyanırken hepsinin dikkati benim gözlerimde toplanmıştı sanki. "Aramızdaki en hassas kişi sensin. Felix iyileştiğinde bir de seninle uğraşmak zorunda kalacağız."

"Ben iyiyim."

"Hayır değilsin. Toparlan hemen."

Tam dudaklarımdan çıkmaya hazırlanan birkaç cümle yerinde sayıklarken doktor, uzun süredir baktığımız kapıdan sonunda dışarı çıkmıştı. Biz adamın etrafında koca bir çember halinde dizildiğimizde boğazını hızla temizleyerek konuşmaya başladı.

"Öncelikle sizi keyiflendirerek başlamalıyım. Felix'in durumu artık çok daha iyi. Sadece olayları hatırlamadığı ve bilinç bulanıklığı yaşadığını söyledi. Bu yüzden bir süre daha hastanede kalacak."

"Peki ya kırıkları olduğunu söylemiştiniz. İyileşme süreci nasıl olacak?"

"İyileşme süreci uzun ve acılı olacak maalesef. Kırıkları göğüs kafesinde olduğu için toparlaması elbette çok zor fakat imkansız değil. İyi bir beslenme, önemli rutinleri ve söyleyeceklerime uyarsanız daha olumlu dönütler alacağımıza eminim."

"Teşekkür ederiz Doktor Vex."

Arkadaşlarım birbirine sımsıkı sarılırken ben hemen arkamdaki adama bakmıştım. Felix iyiydi ve çok daha iyi olacaktı. Yaşadığım sevinç mutluluk gözyaşlarına dönüştüğünde kollarım tekrar açıldı ve hiç düşünmeden sımsıkı sarıldım ona.

"Geçti Minho, kurtuldu o."

"Ben sana demiştim. Bak ne kadar yıprattın kendini."

"Olsun."

Arkadaşlarım ve Minho ile yaşadığım birkaç saatlik mutluluk, telefonumun titremesiyle son bulurken ekrandaki 'Hain' yazısını okumamla diğerlerinin yanından koşar adım uzaklaşmıştım. İlk kez hiçbir şey yazmamış, sadece uzun bir video kaydı atmıştı.

Gördüklerimden sonra karar vermiştim ki o kafayı yemişti. Bu adam, kafayı yemiş bir ruh hastasıydı. Vücudum geriye düşecekmiş gibi olduğunda belime sarılan kişi yüzünden irkilmiş, hemen arkama dönmüştüm. "İyi misin sen?" Değildim. Bu saatten sonra iyi olamazdım zaten.

Elimdeki telefonu hızla Minho'nun avuçlarına tutuşturduğumda çatık kaşları düz bir çizgi halini aldı ve 5 dakika uzunluğundaki videoyu pür dikkat izledi. Oynayan videoda yerde yatan kişi Felix'di ve iki kişinin onun göğsüne kötü tekmeler attığı çok net görülüyordu.

Acı çığlıkları arasında bağıran genç, ağlayarak kıvranırken diğerlerinin yüzü taktıkları kar maskesinden seçilmiyordu fakat bunları çeken kişi, oldukça keyifliydi. 0.1 saniye süren kıkırdamasından bile anlaşılıyordu yeterince.

Minho ise elindeki telefonu kapatıp cebine koydu ve Jisung'u kollarının arasına sardı. İşler hiç bilmediği bir noktaya doğru sürükleniyordu artık. Bu yüzden korkmuştu. Şimdi Jisung'un da bu hastanede yatacak olmasından çok korkuyordu.

"Bundan sonra gözümün önünde olacaksın Jisung. Ne olursa olsun, peşimden asla ayrılmayacaksın. Duydun değil mi beni?"

■■■■

Ya bu ünlü dünyası gerçekten çok karışık ve olaylı cidden.

Spoi: Minho ve Jisung epey üzülecek.

obsessed, minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin