Genç kontun yüzünde muzip bir sırıtış belirdi ve büyük gamzeleri gün yüzüne çıktı. "Birinci olmuştum. Bunun nesi kötüydü?"

"Benim az kalsın kovuluyor olmam biraz kötüydü, efendim."

San derin bir iç çekip gözlerini devirdikten sonra cevap verdi. "Bak, Wolfie. Ben buradayken senin gibi sadık, güçlü ve cesur bir-"

Genç kontun karşıdaki küçük evin kapısından çıkan genci gördüğünde sözü yarıda kesildi ve bir an ne diyeceğini unuttu.

Gözlerini sadece kapıdan çıkan bu genç ve güzel surete kilitlemişti.

Wolfgang elini genç kontun yüzüne salladı. "Efendim, iyi misiniz?"

"O çocuk kim?" diye sordu San gözlerini ondan ayırmadan.

"Hangi çocuk?"

Genç kont Wolfgang'i omzundan tutup yaklaştırdı ve o an ağır meyve sepetlerinin kaldırılmasına yardımcı olan kumral saçlı genci işaret etti.

"Şu güzel çayırkuşunu diyorum." dedi San büyülenmiş bir sesle. "Sesini duyuyorum. Kanatlarını çırpıyor. Çaktırmadan bak."

Wolfgang bakmak için hafifçe ayaklarına doğrulduğu an San onu yakasından tutup tekrar dizlerine çekti. "Çaktırmadan dedim!"

"Ah... Şu kumral delikanlıyı diyorsunuz." dedi Wolfgang kimden bahsettiğini anlayınca. "Sanırım onu duymuştum. Kasabada baya sevilen bir isimmiş. Kennenberg ailesinin en küçük ve tek erkek çocuğu. Tam on iki ablası var ve babası da ölü. Ablalarının hepsi evlendi ve çocuk sadece annesiyle yaşıyor. Düşünebiliyor musunuz?"

San bunu pek önemsiyormuş gibi durmuyordu. Gözlerini bir saniye bile ondan ayırmadan büyülenmiş bir sesle sordu.

"Adı nedir?"

"Adını maalesef ki hatırlamıyorum, efendim."

"Ne kadar da güzel..." dedi San gözleri heyecanla parıldarken. "Mermerden görkemli bir heykele benziyor. Bir ay kadar saf, altın bir ışık! Acaba adı ne? Ona nasıl seslenmeli? Ona daha yakından bakmalıyım. Duyuyor musun? Konuşmuyor, şakıyor sanki. Sesi başımı döndürüyor. Yaz güneşi merhamet etmiş sanki tenine. Cildi tırpancıların hiç biçmediği bir zambak tarlası. Belki de yanına gidip sorsam-"

San daha ayağa kalkamadan yanındaki el onu sertçe yakasından tutup saklandığı yerin arkasına geri soktu. "Efendim, insanlara böyle kafanıza estiği gibi yaklaşamazsınız. Onlara böyle yaklaşmamalı."

"Wolfie... bana sadece bir gün vermeni istiyorum. Senden tek istediğim bu."

"Bir gün içinde olacakları düşünemiyorum, efendim. Beni korkutuyorsunuz."

"Sadece bana güven. Bir gün ve bir daha bu kasabaya inmem. Sadece bir gün yemin ederim ki yeter bana."

Wolfgang başını iki yana salladı. "Efendim, korkarım ki bu akşam nişanlınızın da orada olacağı güzel bir akşam yemeği olacak ve Courland Dükü Wittelsbach onunla ve nişanlınızla birlikte bu yemeğe katılmanızı istirham etti. Düşes Bathilde Lorraine'le birlikte! Unuttunuz mu?"

"Bathilde?" San içinden bir lanet okudu. "O adı çoktan unuttum ben. Oysa ben unutmam. Hatırlamak değer vermektir. Bathilde... Ona akşam yemeğine gelmeyeceğimi söyledim zaten. Bathilde... Bathilde... Hayır! Görmek istediğim kişi o değil. Sevmek istediğim kişi o değil. Akşam yemeğine gitmeyeceğim. Onun yüzünü görmeyeceğim."

Ardından ısrarla az önce gördüğü taşralı ile ilgili sorular sormaya devam etti. "Bu Kennenberglerin oğlu, genç biri mi?"

"Evet, efendim. Hatta oldukça genç biri. Sizden bile küçük olabilir. Ama onu boş verin şimdi. Bu akşamki yemeğe katılacak mısınız? Katılmazsanız talihsiz şeyler yaşanabilir. Önemli bir davetiye. Anneniz de gelmenizi istiyor."

giselle ou les willis || sansangDonde viven las historias. Descúbrelo ahora