3 | asil kan

40 19 75
                                    



Oy ve yorum atmayı unutmayınız

Kraliçe Alexa'nın Ağızından

Karanlık vardı her yerde. Neler olduğunu anlamamıştım. Ben en son sarayın bahçesinde savaşıyordum. Aurora'yı görmüştüm. Gülümsüyordu ama sonrası yoktu. Karanlıktı, sadece karanlık. Zihnim sanki boş bir kutu gibiyken adımın seslenildiğini duydum. Başta tam emin olamasam da gerçekten biri sesleniyordu. "Alexa"

Kafam karışmıştı. Kimin seslendiğini bir türlü anlayamamıştım. Gözlerimi açamıyordum. Sanki birisi gözümü sonsuzluğa kapatmış gibiydi.

Hayatımda ilk defa korkuyu hisstemiştim. Korkuyordum ve bu histen bir an önce kurtulmak istiyordum. Ben, ben ki diyarların en güçlü kraliçesi. Ben korkuyu hissetmiyordum. Onu resmen yaşıyordum.

Göz kapaklarım titremeye başlamıştı. Bir an önce gözümü açıp bu lanet histen kurtulmalıydım. O sırada o ses tekrar yükseldi. "Ben buradayken gözünü açamazsın, boşuna uğraşma Alexa."
Zevk alıyor gibi bir hali vardı.

Konuşamıyordum, gözümü açamıyordum ve vücudumda daha önce hissetmediğim şeyler hissediyordum. Korkunçtu, korkuyordum. Diğerleri neredeydi?

"Onlar gayet iyi ve sen o dünyadan soyutlandın, ben istemeden de buradan gidemezsin."

Kıpırdamaya başladım ve o anda ağızımdan iki kelime çıktı. "Nesin sen?" Klasik bir soru olabilirdi. Cevap vereceğini de sanmıyordum ama yine de denemeye değerdi.

"Ben senin içindeki o ruhum."

Oldukça fazla rahatsız olmuştum. "Burada ne işim var?" diye sordum. Bomboş ama sonsuz gelen bir odadaymış gibi hissettiren bu yerde "Sana gerçekleri anlatmaya geldim." diye bir ses duyuldu.

"Ne gerçekleri? Kahin falan mısın?" Çözmeye çalışıyordum. Onun kahkahası boş yerde yankılandı. "Kahin değilim." dediğinde derin bir nefes aldım. "Nesin sen?" Sorumu tekrarlamıştım. Tatmin edici bir cevap değildi. "Sana ne olduğumu söylemiştim."

"İçimdeki ruhsan nasıl böyle şeyler yapabiliyorsun?" Yine gülmeye başladı. Gülmeden yapamıyor muydu bu? "Gücümüzü hafife alıyorsun. Sen boşuna kraliçe olmadın. Seni güçlü yapan şey damarlarındaki asil kan."

"Ne asil kanı? Kraliyet kanını mı diyorsun?"

"Hayır."

"Her şeyi teker teker mi sormam gerekiyor?" dediğimde alayla "Saçma sorular soruyorsun. Hiçbir şey bilmiyorsun." dedi. Daha fazla dayanamadım ve sinirlenerek "Anlat o zaman!" diye bağırdım.

"Sakin ol."

Birkaç derin nefes alarak sakinleşmeye çalıştım. En sonunda sakinleştiğimi hissederek "Ne anlatacaksın?" diye sordum.

"Seni eğitenler gücünün çoğunu senden sakladı. Seni ve gücünü bu dünya için bir tehlike olarak gördüler." dediğinde şaşırdım. "Ne diyorsun? Hangi güçten bahsediyorsun?" Sorumu duymazdan gelerek "O anka sana boşuna verilmedi." dedi.

"Agatha ile ne ilgisi var bu konunun?" diye sordum.
"Ankalar, onlar çok kadim varlıklardır. Herkesin sahip olabileceği şeyler değil. Bir soylunun, lordun, hatta kral ve kraliçenin bile." İşte şimdi meraklanmaya başlıyordum.

"Bizim soyumuzun hep bir ankası vardı." diye açıkladım. "Sahip olduğun o anka, damarlarındaki asil kanda. Bu asil kan senin sandığın gibi birşey değil. Soydan soya geçilmez, özenle seçilir."

"Ama annem-" Sözümü keserek konuştu. "Annen de seçilmişti." Kafam o kadar karışmıştı ki düşüncelerimin içinde adeta boğulacaktım.

"Ama asil kanın kandan kana geçmediğini söyledin-" Tekrar lafımı keserek konuşmaya başladı. Kafam o kadar karışıktı ki hiçbir şey anlayamıyordum. "Özenle seçildiğini söyledim. Sana bunu açıklayayım küçük kız."

"Ben küçük kız değilim." dedim tek takıldığım yer sanki küçük kız demesiymiş gibi. Yüksek sesli bir kahkaha attı. Sesi huzur vericiydi ama bir o kadar da sinir bozucuydu. "Peki, Alexa..." Adımı bastırarak söylemişti. "Sana asil kanın ilk nereden geldiğini anlatayım.."

Şövalye Aurora'nın ağzından

Ayarladığım ekibe haber salmıştım. Hazırlanmalarını bekliyordum.

Kraliçeye yaptıklarının bedelini herkes ödeyecekti. Bunun için dikkatli hareket etmemiz gerekiyordu. Her bir adımı hesaplayarak atmalıydık. Diken üstündeydik ve kraliçenin zayıf durumundan yararlanacaklardı.

Bütün bu olaylar olurken Olivia neredeydi? Onu sadece bir kere görmüştüm ve o da kısa sürelikti.

Bir askerden Olivia'yı çağırmasını istedim. Birkaç konu konuşmamız gerekiyordu. Bu süre zarfında biraz oyalandım. Kapının çalmasıyla düşüncelerimden sıyrıldım.

"Gir." diye komut verdim ve başımı kapıya çevirdim. Olivia gelmişti. Hemen konuşmaya başladı. Merakla "Ne oldu Aurora?" diye sordu. "Savaştayken neler yaptın Olivia?"

"Kalkana bir büyü uyguladım. Sağlam bir büyü. Birilerinin kolay kolay geleceğini sanmıyorum."

"Sadece bunu mu yaptın?" Diye sordum. Bir büyü yapmak kolay değildi ama bu kadar uzun sürmemesi gerekiyordu.

"Hayır, Steve ile yaralılarla ilgilendik. Daha sonra ise ölüleri toplayıp bir büyü ile yok ettik." dediğinde anladığımı belirtmek için başımı salladım. "Tamam. Sana bir görev vereceğim. Bunu mutlaka yapman gerek."

Merakla "Ne görevi?" diye sordu. Gözlerinin içi parlamıştı. "Birinden şüpheleniyorum. Onları takip etmen gerek, sakın yakalanma." dedim. Merakla kaşlarını kaldırarak sordu. "Kimden şüpheleniyorsun?"

"Evelyn."
   

Bilirsin beniİçimde fırtınalar kopsa bileYüzümde hiç rüzgar esmez benim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bilirsin beni
İçimde fırtınalar kopsa bile
Yüzümde hiç rüzgar esmez benim.

Hatalarımız varsa kusura bakmayın🤍
İyi günler diliyorum. ~E

Sağolasın Ebrarcım sana da iyi günler ~A

Dnsndnnxdnfn~E eee e ee ee ee eeee

𝐛𝐨𝐫𝐧 𝐭𝐨 𝐝𝐢𝐞 | türkçeWhere stories live. Discover now