35-Hacı Anne'nin fedakârlığı

Comenzar desde el principio
                                    

"Buna ihtiyacın olacağını düşündüm. Sen dinlenmene bak, bir şeye ihtiyacın olursa uyumaya hazırlanırken beni düşün veya astral çıkışında meclis alanına gel."

"Peki Cemile, teşekkür ederim" dedim. Boş yatağa uzanıp Hacı Anne'nin son kez yattığı yerde onun boşluğunu doldurmaya çalıştım.

Peygamber efendimiz (s.a.v) vefat ettiğinde, Hz. Ömer (r.a.) onun öldüğüne inanmak istememiş ve onun öldüğünü söyleyeni kılıcıyla iki parça edeceğini söylemişti. Hz. Ebubekir (r.a.) bu söz üzerine  - Kim ki Muhammed'e (s.a.v.) tapıyorsa, bilsin ki Muhammed (s.a.v.) ölmüştür.  Kim ki Allah'a ibadet ve kulluk ediyorsa, bilsin ki Allah, Hayy'dır, ölümsüzdür- diyerek baki olan Allah'a dikkat çekmişti.

Ben de bir kul olarak görevini yerine getiren Hacı Anne'nin vefatını kabullenip, Rab'bimin bana takdir ettiği görevimi yerine getirmeye odaklanacaktım. Yokluğundan büyük üzüntü duyduğum Hacı Anne'yi en iyi onurlandırma biçiminin, görevimi layıkıyla yapmak olduğunu biliyordum.

Bu düşüncelerle uyuyakalmışım. Birden Yu-Mi'nin çığlığıyla uyandım.

"Mert! Şükürler oldun iyileşmişsin."

Bir an için saldırıya uğradığımızı düşünüp hızla doğrulmuştum. Yu-Mi bana sıkıca sarılıp gözyaşları içinde mutlulukla konuşuyordu.

Do Hyun içeri girdiğinde benim tamamen iyileştiğimi gördüğünde şaşırsa da, benim durumumu bildiği için hemen kabullendi.

Odaya başkasının girmeyeceğinden emin olmak için kapıyı kapatıp kilitledi.

"İyileşmene sevindim Mert."

"Sağ ol dostum" dedim.

Yu-Mi nihayet beni bırakmayı akıl etmişti. O kadar yakından inceliyordu ki ona bu kadar yakın olmaktan sağlıklı düşünemez olmuştum. Do Hyun'un varlığına rağmen, kendime çekip dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum.

"Merak etme, bak tamamen iyileştim. Allah'ın bir lütfüyle sağlığıma kavuştum." Gözlerine inanamasa da benden aldığı öpücükle sakinleşip geri çekildi.

Ajan bana bakıp, "sonra konuşursunuz, şimdi seni buradan gizlice çıkarmamız lazım yoksa doktorlara ve hemşirelere açıklama yapmak zorunda kalacağız. Haberlere bile çıkabilirsin."

Haklıydı, beni nasıl gizlice çıkaracağını anlattığında mantıklı geldi ve gerekli hazırlıkları yapmasını bekledim. Bu arada banyoda yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım. İzin versem Yu-Mi beni banyoda bile rahat bırakmayacaktı.

Ajan hazırlıkları tamamlayıp içeri bir tekerlekli sandalye ile girdi. Bir battaniye ve bolca sargı bezi getirmişti. Yüzümü sadece gözlerim açık kalacak şekilde sardıktan sonra, tekerlekli sandalyeye oturtup üzerime battaniyeyi koyup sardı.

Dışarıdan çok hasta gözükmek için biraz rol yapmamı istedi. Doktorlar taburcu edilmeme karşı çıksalar da, ajan Başbakan'dan direk izin alarak işleri yoluna koymuştu.

Hacı Anne'nin vefatından henüz Başbakan'ın haberi yoktu. Gözümden istemsiz bir damla yaş döküldü, belli etmemek için silmedim.

Hastanenin arka çıkışından bir ambulansa bindirilerek, başka bir ajanın direksiyona geçmesi ile yola çıktık. Beni güvenli ev dedikleri bir yere getirip içeri soktular. Bir an önce bu sargılardan kurtulmak istiyordum. Ayağa kalkıp çıkarmaya başladım, kendimi mumya gibi hissediyordum.

Son sargıyı da çıkarıp attıktan sonra ne kadar acıktığımı fark ettim. "Burada güzel bir yemek için kimi öldürmem gerekiyor" dedim.

Do Hyun gülümseyerek, "elini kana bulamana gerek yok" dedi ve bir ajana işaret edip yemek için hazırlık yapılmasını sağladı.

Nefis Kore yemeklerinden oluşan sofrayı görünce ağzımın suyu akmadı desem yalan olur. Sofraya oturduğumuzda ilk lokmamı ağzıma götürürken Hacı Anne aklıma geldi. Boğazımda koca bir yumru hissettim. Yutkunmak bile zor geliyordu. Gözlerimden iki damla yaş döküldü.

Bunu gören ajanlardan biri, "bu kadar büyütmenize gerek yok, ne zaman isterseniz böyle yemekler hazırlarım" dedi.

Yemekten dolayı olduğunu sanmalarını sağlamak için, "teşekkür ederim, hastaneden sonra böyle yiyeceklerle karşılaşmak beni etkilemiş olmalı."

Ajana ilk fırsatta Hacı Anne'den bahsetmeyi aklımın bir köşesine yazdım. Ne de olsa kendisi ile karşılaşmıştı ve bilmesi gerekirdi.

Yemeği bitirdikten sonra ne yapacağımızı konuşmaya karar verdik. Ben bir an önce George ile görüşmek istiyordum, Hacı Anne'nin kendini feda etmesini gerektirecek kadar beni döven o adama söyleyecek iki çift lafım vardı.

"Seni gizlice hapishaneye sokmamı mı istiyorsun?"

"Evet dostum, zor olabilir ama onunla konuşmam gerek."

Yine Başbakan'ın forsunu kullanması gerekecekti ama Başbakan zaten bana yardımcı olması için gerekeni yapmasını emretmişti. Çok düşünmeye gerek kalmadan kabul etti.

Artık geriye Teykel'le uğraşmak kalıyordu.

DEVAM EDECEK-

Yayımlanma tarihi: 05.06.2015

Y.N: Bölümü beğendiyseniz oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum.

Soru 1: George ile konuşmasının önemi nedir?

Soru 2: Hacı Anne'nin vefatı Mert'i nasıl etkileyecek?


Üçüncü Göz (SY)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora