EFSANE 2 -13-

379 44 28
                                    

Nathaniel, hazırladığı çantasını sırtına attıktan sonra odadan hızla çıkarken bir bedene çarptı.

Çarptığı beden o anlık etkiyle geriye savrulurken Nathaniel çeviklikle belinden yakalayıp kendisine çekti.

Hestia istemedende olsa sevdiği adamın kollarının arasına girdiğinde samimiyetle güldü.

"O nasıl bir hız öyle? Uçuyordum."

Kendi sözüne kıkırdasa da Nathaniel yalandan bir gülüş atıp geri çekildi. Hestia gördüğü çantayla kaşlarını kaldırdı.

"Bir yere mi gidiyorsun?"

Nathaniel kafasını salladı.

"Evet. Nashville'a gidiyorum."

Hestia kaşlarını çattı.

"Neden gidiyorsun?"

"Güçlerim hakkında bazı unuttuğum kitaplar var. Onları alacağım. Uzun sürmez."

Nathaniel, onunda kendisiyle gelmek isteme ihtimaline karşı alnını öpüp hızla kapıya doğru ilerlerdi.

"Hemen dönerim. Acelem var."

Koşarken Caitlyn'e çarpsa da ufak bir özürle yoluna devam etmişti.

"O nereye gidiyor bu kadar acele?"

Hestia omuzlarını silkti.

"Bilmiyorum ki."

Nathaniel, kapıdan geçip Nashville'a girdiğinde derin bir nefes aldı. Önce yapması gereken ufak bir mesele vardı.

--

Elena sessizce girdiği kapıyı ardından kapatıp, kitaplarla dolu yere baktı. Gözleriyle tüm kitapları tararken, ne yapacağını o da bilmiyordu. Ne için gelmişti? Kimin için buradaydı? Neyi araştıracaktı?

Sırtını kapıya yaslayıp bir of çekti. Hestia'nın söyledikleri, Leviathan ile beraber olma isteği aklını kalbini sıkı sıkı kurcalıyordu. Vücudundaki damarlardan akan her kan, geçtiği yolları yakıyor gibi rahatsız hissediyordu.

"Düşün Elena düşün."

Gözleriyle etrafı iyice kolaçan ederken gördüğü kitapla kaşlarını çattı. Üzerinde Efsane yazan kitabı eline aldı. Kitap epey eski bir kitap gibiydi. Efsane'nin altındaysa Diaochan teyzesi ve Ares amcasının isimleri vardı. Nashville alfabesiyle yazılmış bir kitaptı. Ve tüm çocuklar bu alfabeyi oldukça iyi biliyordu.

Kitabı yavaşça açarken duyduğu sesle kapının arkasına saklandı. Annesi onu arıyordu.

"Daniel, Elena'yı gördün mü?"

"Hayır anne. Odasındadır. Ağlıyordur."

"Neden ağlasın? Yoksa..."

"Bilmiyorum. Umrumda değil."

Daniel'in öfkeli sesi gittikçe uzaklaşırken Roxie'nin mırıldanan sesini duydu.

"Bu çocuklar neden böyle birbirinden uzaklaştı? Halbuki öz kardeş gibi yetiştirmiştim ikisini de."

Roxie mırıldandıktan sonra kapının önünden uzaklaştı.

Elena ise, titreyen bacaklarının üzerinde daha fazla duramadı.

'öz kardeş gibi yetiştirdim ikisini de.'

İkisinden biri, onların öz çocuğu değildi.

Kimin öz olmadığı belliydi.

İçlerinde gücü olmayan tek kişi kimse, öz olmayan oydu.

Elena elindeki kitabı tişörtünün içine saklarken ağlamamak için zor duruyordu. Etrafı kontrol edip koşa koşa odasına girdi. Kitabı nereye koyacağını hesaplarken aklına gelen şeyle hızla banyoya girip kapısını kitledi. Annesi onu burada kitapla yakalayamazdı. Duşa girdiğini düşünürdü sadece.

Efsane (+18)/TamamlandıWhere stories live. Discover now