Şu an bu cinayet için tutuklanmış olamazdı, ortada gerçek bir kanıt yoktu ki. Ama başka ne sebeple buraya getirmişlerdi?

Ya cinayet olayı yüzünden tutuklandıysa ve ağır bir cezaya çarptırılmak için getirildiyse? Hayır, hayır babam bunu yapamazdı değil mi? Gerçekten içimde küçükte olsa bir umut vardı, bu olayın Jungkook'un üzerine kalmayacağına dair küçükte olsa bir umudum vardı ama şu an bütün umutlarım bitmiş bir halde oturduğum yerden olanları izliyordum. Hiç bir şey yapamamıştım yapmam gerekiyordu, gerekirse bağırıp ortalığı karıştırmalıydım ama böyle boş boş oturmamalıydım.

Ne yapacaktım? Ben şimdi ne yapacaktım? Çaresizlik hissi bütün bedenimi ele geçirmiş ve bana işkence etmeye başlamıştı. Sürekli olarak kendi kendime sakinleşmem gerektiğini ve olayların belki de tamamen bir yanlış anlaşılmadan ibaret olduğunu hatırlatıyordum. Hemen olayı kötüye çekemezdim belki de sadece şüpheli konumunda olduğu için getirmişlerdi? Bir iki soru sorup gönderebilirlerdi. Ama neden bunun için ağır cezaların olduğu zindana getirsinler ki?

Titreyen ellerimle merdivenin demirlerinden tutunup yavaşça ayağa kalmış ve ellerimle hızla ıslak olan yanaklarımı silmiş ve avuçlarımda yüzümü sıvazlamıştım. Kendime gelmem ve bir şeyler yapmam gerekiyordu, en azından olayları öğrenmem lazımdı.

Bakışlarımı etrafta gezdirirken babamı görmem ile sinirle kaşlarımı çatmıştım. Sinirliydim, belki hakkım yoktu ama rahat bir tavırla orada dikilen babama çok sinirliydim. Neden sinirli olduğumu bile bilmiyordum.

Jungkook'u çoktan götürmüşlerdi büyük ihtimalle sarayın karanlık tarafındaki küçük zindanda bekleticeklerdi. Hala zamanım vardı ve ben öylece elim boş oturamazdım. Jungkook'un masum olduğunu biliyordum ve masumiyetini ispatlamam lazımdı.

Ağlayarak hiç bir şey çözülmeyecekti bu yüzden merdivenlerden hızla inerek bana arkası dönük olan babama biraz yaklaşmıştım. Şu an gözüm hiç bir şeyi görmüyordu. Sinir ve öfke virüs gibi bütün bedenimi, bütün zihnimi ele geçirmişti. Hemde öyle bir ele geçirmişti ki karşımdaki kişinin babam olması, bir kral olması bile gram umrumda olmamıştı.

"Baba"

Öyle ki bütün saraya inleticek kadar bağırdığımda da, bütün herkesin ve babamda dahil olmak üzere anlamayarak bana baktıklarında da hiç bir şey umrumda olmamıştı.

"Taehyung?"

Babamda neden bağırdığımı anlayamadığı için hem sorar gözlerle hemde çatık kaşlarıyla bana bakıyordu. Bağırmam onu sinirlendirmiş olmalıydı.

Sessiz kalarak bir şey dememiş ve bakışlarımı, babamın arkasında bana durmam için kafanı iki yana sallayan yoongiye bakmıştım. Durmayacaktım, şu an cesaretimi toplamışken duramazdım.

Sert adımlarla babamın yanına gelmiştim. Yüzümde nasıl bir ifade vardı bilmiyordum o an bunu düşünemeyecek haldeydim ama öfkenin damarlarımda gezindiğini iyi biliyordum.

"sen ne yaptığını sanıyorsun baba?"

Babam neler olup bittiğini hala anlayamamıştı ama şu an onu düşünmek yerine ondan hesap sormama sinirlendiği aşikardı.

"Ne saçmalıyorsun sen? Çabuk odama git orada konuşacağız"

Bir iki adım gerilemiş ve sinirle gülmeye başlamıştım. İşte buydu babamın tek derdi, tek düşündüğü buydu. Birisi bizim hakkımızda yanlış bir şey düşünecek mi yada ismimiz kirlenecek mi?

A lost omega ~ 𝑇𝐾Where stories live. Discover now