Cevdet &Serdar (Korkak Olan Kim?)

3.1K 286 276
                                    

Yine ben geldim, iyi yapmış mıyım?



Serdar'dan

Kendime anlam veremiyordum. Neden hiç düşünmeden Adil'in beraber kahve içme teklifine olur dediğimi, neden şu an bu masada oturduğumu? Kafamın içinde uğultulu bir gürültüyle dolaşıp duran onlarca soru vardı. Cevdet'in beni kendime yabancılaştırdığı gerçeğinden ölesiye korkup, uzaklaşmak için çabaladığım halde, şimdi burada oturan Serdar'a bir açıklama bulamıyordum. İstediğim olmuş, Cevdet'i kendimden kaçırmışken neden anlamsız bir meydan okumanın içine çekilip duruyordum?

Kendimle hesabım bitmezdi ama Cevdet'in varlığı bu hesabı tam bir karmaşaya çevirmişti. Eski ben her duyguma bir isim verebilirken, şimdi sadece hisler vardı fakat tanımı yoktu. Bilmediğim, daha önce tatmadığım hislerin adını nasıl koyabilirdim ki? İçimde tam bir kaos hakimdi ve ben bundan nefret ediyordum. Kaçtıkça kaos büyüyordu içimde. Hâlbuki ben böyle olsun istemiyor; aksine bitsin bu çatışma, sona ersin istiyordum. 

"Fırat'ım ne içersin? " Adil'in sorusuyla zihnimde uçuşan tüm düşünceleri erteleyip, bakışlarımı karşımda dip dibe oturan ikiliye çevirdim. En başından beri Adil'in buna dönüşeceğini öyle iyi biliyordum ki, beni yanıltmamıştı. Fırat'a geldiğinden beri kayıtsız kalamaması, oynadığımız oyun.. Hepsi Adil'in kendini inkar çabalarından ibaretti. O yüzden bu halini yadırgamıyor aksine kendini bulmuş gibi geliyordu bana. Onun adına mutluydum çünkü Fırat benlik biri olmasa da  Adil'i bile isteye üzecek biri değildi.

"Ben Amerikano alayım Adil! Sormadın ama! " Fırat'ın kızaran yüzü bana eğlenceli gelirken, Adil'in çatık kaşlarının da hedefiydim. Alaylı gülüşümü engellemem çok zordu.

"Sana ne soracağım oğlum, sevgilime soruyorum. Ağzın var, çağır garsonu iste?! " Masanın altından Fırat'ın ellerini sıkı sıkıya tuttuğuna emindim, bırakıp gider diye mümkün olsa kendine yapıştırıp gezerdi.

"Sevgilinin ağzı yok mu oğlum? Çağırsın garsonu kendisi söylesin! "Fırat'ın bakışları aniden beni bulduğunda geldiğimizden beri yaptığı gibi yine tek laf etmeden garsona işaret etti.  Bana olan soğukluğunu çok iyi anlıyordum. E haklıydı, oynanan oyunlarda başı çeken bendim. Ona bir özür borçlu muydum? Bunu aklıma not ettim!

" Laf sokmadan duramıyorsun değil mi? Rahat bıraksana insanları! " Yanımda oturan Cevdet'in benim bu hallerimden rahatsız olması yeni değildi. Yeni olan tavırlarıydı. Aslında Cevdet tam olarak buydu, belki de ben eski haline fazla çabuk alışmıştım. İçimde bir şeyler ters yüz olurken, umursamadan ona döndüm. "Yılan dilli diyen sen değil miydin? Ben hala aynıyım, senin gibi çift kişilikli değilim. " Öyleydi.Bana kaçıp gitmeyeceğini söyleyen Cevdet'le, yanımda duran ama mesafenin dibine vuran adam aynı mıydı?

"Ulan! Sen varya Serdar adamı sinir hastası edersin! Çift kişilikli miyim lan ben, ne alakası var? " Çatık kaşlarının altında öfkeyle parlayan elaları kış güneşiyle yine sarıya çaldığında, odağımı kaybetmemek için bakışlarımı kaçırdım. Ve ben sürekli bakışlarını kaçıran taraf olmaktan nefret ediyordum.

"Öylesin! En azından bana karşı öylesin! Dürüstlük hikâyeleri anlatma boşuna o yüzden!"  İçimden sus artık bulaşma diyen Serdar'la , durmadan ona bulaşmak isteyen, canını acıtmak isteyen Serdar ölümüne kavga ediyordu. Bir haftadır bu gel-gitli ruh halindeydim. Mantıklı, iradesine söz geçirmekte usta olan ben; konu Cevdet olunca sakin kalamıyordum.

Çatasım, laf sokasım, meydan okuyasım geliyordu. İlkokul çocuklarına dönmüş halimi ellerimle parçalamak istesem de içimdeki o güçlü duyguya engel olamıyordum. Yılbaşı gecesi yaşananlardan pişman değildim ama yapma sebebim gittikçe grileşiyordu. İçimdeki beni ikna eden sebepleri usulca kaybediyor gibiydim.

Celladına Aşık Olmak (BxB) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin