𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟺

Mulai dari awal
                                    

"Pekala bir kere daha dinle Mara..."

Dört yıldır burada çalışıyor olmama rağmen adımla seslendiği anlar ya kızdığı anlardı ya da adımı unutup bir başkası tarafından hatırlatıldığı anlardı.

Yüzümdeki merakla sinirlendiğini görebildiğim gözlerine bakmaya başladım. Kendisi yüzüne bakmamı söylemişti. Gerçi direkt gözlerine bakmam arsızlık mı olur? Bilemedim...

Yoongi gözlerimle yüzünü delip geçtiğimi hissetmiş olacak ki söyleyeceği şeyi tamamen unutup yeniden konuştu.

"Yüzüme bakabilirsin dedim, gözlerinle yiyebilirsin değil."

Nasıl baktığımı inanın o kadar göremiyordum ki. Sadece yüzüne odaklanmıştım. Yiyecek gibi mi bakıyordum. Yoongi konuştuğunda ise bakışlarım dudaklarına odaklandı.

Dudaklarıyla konuşuyor, ben de o yüzden dudaklarına baktım. Başka bir sebebi yok. Yoongi, bu sefer de dudaklarına baktığımı fark etmiş, sesini biraz yükseltmişti.

"Kime diyorum, gözlerine sahip çık!"
"Ben bir şey diyeceksiniz diye bekliyordum. Özür dilerim, efendim."

Toparlamaya çalıştım da ne kadar yerse artık. Yapacak bir şey yok. Zaten beni kovacağını düşünüyorum.

Yoongi birkaç dakika sessizce önümde dikildikten sonra nihayet konuşma kararı almıştı. Daha fazla konuşmasa gerçekten çok tuhaf bir ortama dönüşecekti burası.

"Burası benim evim, sizler de benim yardımcılarımsınız. Yani bir iş ilişkisi var."

İşaret parmağıyla bir kendini bir de beni işaret etti. Onu kafamla onaylar onaylamaz devam etmişti.

"İş ilişkilerinde bir patron olur, bir de çalışan. Peki hangisinin mevkisi daha yüksek?"

Çocukcu bir muhabbete mi girmiştik. Aklım karıştı. Sorusunu yanıtlamak için dudaklarımı araladım.

"Patronun?"
Parmak şıklattı.

"Aynen. O halde niye söylediklerimi kulak ardı ediyorsun?"

Yanıt verememiştim. Ne yanıt verilebilir ki buna? Ben Daegu kızıyım, bana sökmez laga lugan mı diyeceğim? Saçmalamalayın.

"Bunu yüzüne karşı bu kadar kaba bir şekilde söylemek istemezdim, ancak bir daha söylediklerimin dışına çıkarsan..."

"Kendimi kapıda bulurum. Anladım, efendim."
Onu yormadan cümlesini tamamladım.

Zaten hepimiz o cümlenin nasıl biteceğini çoktan biliyorduk. Yoongi kafasını salladığında ona karşı bir şeyler hissettiğimi anlamış olabilir mi diye düşünüp duruyordum. Anladıysa rezillik!

"Başka bir emriniz yoksa-"
"Çıkar şunu."

Kendinden emin bir şekilde konuşmuştu. Kafamı kaldırıp neyi çıkarmamı istediğini anlamaya çalıştım.

Uzattığı sargılı koluna şaşkınca bakıyordum.
"Ama daha yaranız iyileş-"

"Bak yine karşı geliyorsun bana. Daha az önce konuştuk!"

Hızlıca elimle yatağını işaret ettim. Çıkarmamı mı istiyordu? Çıkarırdım. Sonra mikrop kapar ve hastanelerde sürünürken ben de mutfakta çekirdek çitlerdim.

O kadar uyardım, bana ne ne olacaksa. Yoongi gösterdiğim yatağına yönelip oturdu ve kolunu uzatmaya devam etti. Yanına yaklaştım, uzattığı kolunu tutup sargıyı çözmeye başladım.

Bir yandan da ona bakmamaya özen gösteriyor, dediği gibi işimi yapıyordum. Halbuki eline dokunmak bile içimi kıpır kıpır ediyordu.

Ben sargıyı acımasın diye yavaşça açarken, Yoongi bıkkınlıkla dudaklarını araladı.

𝘾𝙝𝙖𝙧𝙢𝙞𝙣𝙜 𝙎𝙞𝙧 || 𝗠𝗬𝗚Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang