duo

58 7 3
                                    

Asgardlıların ziyareti için yapılan hazırlık, Alfheim'ın prensesleri için pek de heyecan verici bir şey değildi. Onlar ışık elflerinin Meşe Sarayı'nın* odalarını hazırlayışını ve diğerlerinin hazırlık için her gün yemek yapışını izlediler.

Dahlia ve Fleur kendi tarzlarında hazırlık yapıyorlardı; konuklara seslerinin en tatlı kombinasyonuyla şarkı söyleyeceklerdi. Dokuz diyardaki herkes ışık elflerinin sesinin değerli olduğunu düşünüyordu, ancak çok azı dinleyecek kadar şanslıydı. Bu yüzden Kraliçe prenseslere şarkı söyletti ve söyletti, her gün.

Bu iki hafta oldukça hızlı geçti. Ses derslerini pratik etmeyip, bu ikili muhtemelen yapmamaları gereken bir şekilde yardım ettiler. Sevimliliklerinin yanı sıra, iki kız kardeş basit, zararsız şakalar yapmakta ustalardı.

Bir elf yemek yaparken reçel kavanozlarının yerlerini değiştirerek eğleniyorlardı. Basit ve eğlenceliydiler ve hiç de zararlı değillerdi.

Kraliçe, kızlarının etrafta oynayıp zıpladıklarını biliyordu; onları sevgiyle izliyordu. Asla onlara 'hayır' diyemezdi. Onları bütün kalbiyle ve ruhuyla seviyordu.

Asgardlıların geldiği gün Alfheim sevinç ve heyecanla doluydu. Her zamanki sakinlik, yerini mutluluk ve o günün neler getireceğine dair merak hislerine bırakmıştı.

Doğrusu, Alfheim diyarında o kadar da çok Işık Elfleri bulunmuyordu. Fakat sayıca az olmalarına rağmen güzellikle güçlenmişlerdi. Sadece elfler değil, onların diyarı da..

Ağaçlarda asılı olan beyaz fenerler, ormanın içindeki güzel taştan yolları aydınlatıyordu. Her şey hazırdı.

Prenseslerin odasında, Aaliyah hazırlanmalarında kızlara yardım ediyordu.

"Oh, kesinlikle daha fazla bekleyemiyorum." Dahlia gülümsedi. "En son ne zaman misafir ağırladığımızı hatırlıyor musun?"

Aaliyah başını eğerek prensese baktı. Prensesin saçlarına küçük kurdeleler yerleştiriyordu.

"Çok uzun zaman önceydi prenses. Zannımca Vanaheim'dan Prens Njord'du. Çok gençtim gerçi o zaman."

"Kraliçe Frigga'nın sihirli güçleri olduğu doğru mu?" Fleur elbisesini hazırlarken sordu. Saçlarını beyaz çiçekler süslüyordu. Aynısı Dahlia'nın saçlarında da vardı. 

"Elbette," Aaliyah başını onaylarcasına salladı. "İnanıyorum ki en genç oğlunda da var."

Dahlia etrafında olan bu konuşmalara dikkatini veremeyecek kadar heyecanlıydı. Göğsündeki küçük kalp oldukça hızlı atıyordu ve bir dokunuş ayağını hiç bırakmıyor gibiydi. Saçları yapılınca kalkmak için doğruldu.

Dahlia giymesi için daha eski bir elbise seçmişti. Vücutlarına sarılmış, altın iple bağlanmış beyaz kumaşlardan oluşuyordu. Tıpkı bir tören elbisesi gibi. Fakat bunun gibi muhteşem durumlarda, giymelerine izin veriliyordu.

Elbise, çıplak ayaklarının hemen altında biten soft yeşil bir etekten oluşuyordu. Üst kısmı oldukça sade bir şekilde sarı ve kolsuzdu. Prensesin sahip olduğu en şık elbiseydi. Bu onun en sevdiği şeydi. Rüzgârda etrafından akmasını seviyordu ve bu onun rüzgarın içinde koşmasına olanak sağlıyordu. O hiçbir zaman sınırlandırılmadı.

"Aman Tanrım, çok güzel görünüyorsun ablacım." dedi Fleur.

"Senin gibi." Dahlia da iltifat etti. Fleur her zamanki gibi zarif,koyu mor bir elbise giymişti. Beş yüz yaşındaki Prenses'e çok yakışmıştı.

"Aman Tanrım, çok güzel görünüyorsun ablacım." dedi Fleur.

"Senin gibi." Dahlia da iltifat etti. Fleur her zamanki gibi zarif, koyu mor bir elbise giymişti. Beş yüz yaşındaki Prenses'e çok yakışmıştı.

Life And Beauty || LokiWhere stories live. Discover now