"Çok içiyorsun... Bağımlı olmuşsun inkar etsen de öyle. Psikiyatrist  de... Jungkook o gün elini parçaladın,her bir şey olduğunda kendine zarar mı vereceksin? Üstelik bu yeni değilmiş. Hep öyleymişsin."

"Bağımlı falan değilim!"

"Tamam... Tamam sevgilim bağımlı değilsin. Ama ne olacak bu böyle? Bak."

Kelimelerim sekteye uğramasın,ağlamayayım diye büyük bir uğraş veriyordum. Bir elini tutup avcunu karnıma bastırdım. Bebeğimizin hareketlerini ben çok net hissetmeye başlamıştım ama dışarıdan belli olmuyordu. Ama o babasını hissediyordu.

"Kook ben hamileyim... Bizim çocuğumuz olacak. Sen her sinirlendiğinde kırıp dökecek misin? Ya da kendini alkole, sigaraya mı vereceksin? Nasıl yapacağız böyle?"

Oflayarak geriye yasladı başını. Gözümden akan yaşı silip konuşmaya devam ettim. İkna etmeden bırakmak gibi bir niyetim yoktu.

"Ortadan kaybolduğun gün. Akşam Sejun babanı görmedin mi? Saatlerce kendine gelemedi. Aynı şekilde Jimin de öyle. Bunları mı görmek istiyorsun?"

Burun kemerini sıktığında elimi saçlarına çıkardım. Özenle şekil vermişti, bozulmasından nefret ederdi ama ben yapınca sesini çıkarmazdı. Gülümseyip parmaklarımı saçlarının arasından geçirdim.

"Bugüne almışsın bir de!"

"Benim randevum var... Oraya gittikten sonra bebeğimizi görürsen sinirin geçer diye düşündüm."

"Bak sen? Şeytan!"

Yüzü bir anda gülmeye başladığında kıkırdadım. Benimle birlikte kalkıp kalktığı yere beni yatırıp gıdıklamaya başladı. Yarınlar yokmuşçasına gülerken nefes alamadan konuşmaya çalışıyordum.

"Neler neler düşünmüş bebeğe bak!"

"J-jungkook! Dur."

Elleri dursa da kendi durmadı. Ağırlığını vermeden üzerime uzanıp boynuma gömüldü. Öpücüklerini sıralarken ellerimi sırtına yerleştirdim.

Çalan telefon sesiyle başını kaldırmak zorunda kaldı. Üzerimden kalkıp telefonun yanına giderken nefes almaya çalışıyordum. Elim kalbimde düzene sokmaya çalışsam da gülümsemem durmuyordu.

"Efendim güzelim?"

'Güzelim' kelimesini duyar duymaz kaşlarım çatıldı ve doğruldum. Kalkıp pıtı pıtı yanına adımlayıp telefondaki sesi duymaya çalıştım. Kime güzelim diyordu o?

Benim boyuna yetişme çabalarıma karşın telefonu kulağından çekip hoparlöre almıştı. Bu hareketine dudaklarımı ısırıp konuşmasını dinledim.

"Bugün ki ihaleyi geç saate almak istediler. Sen şirkette olmayacağın için yarına erteledim. Bilginiz olsun efendim."

"Teşekkürler efendim!"

Gülerek veda ettikten sonra kapattı telefonu. Cebine yerleştirip ceketini aldı. Onunla birlikte kapıya kadar ilerlediğimde kapıyı açıp durdu, ellerini belime sarıp alnımdan öptü.

"Kendine dikkat ediyorsun. En ufak bir şeyde arıyorsun. Anlaştık mı?"

"Anlaştık. Senin randevun öğleden sonra. Unutma,beni al oradan gideceğiz."

My fault | TaekookDonde viven las historias. Descúbrelo ahora