Bu hafta muhteşem geçmişti adeta. Ersin'le ilk kez bu hafta çok kez konuşmuştu. Bunda Vodafone projesinin de etkisi vardı tabii ama yine de konuşmuş muydu, konuşmuştu. Eskisinden bir tık daha yakın oldukları söylenebilirdi artık. Üstelik büyük de bir adım atılmıştı, artık Ersin diyordu ona. Ersin Bey demiyordu.

Hala deli gibi Eda'yı ya da diğer kızları kıskanıyordu. Ama eskisi gibi kendini paralama ihtiyacı içerisinde değildi. Yani kendine bir tık daha güvendiği için daha rahattı.

"İç çamaşırı da bakalım," dedi Burcu bir anda. Seçil böyle bir talepte bulunmamıştı. Tabii ki bu kısmı da düşünmüştü ama bunu kendi kendine halletme niyetindeydi. Bu konuda kimseden yardım dilenmemişti.

Burcu Seçil'deki şaşkınlığı fark edemeden ekledi. "Kendim için dedim, sana demedim. Sutyenlerde falan indirim vardı da, bakayım. İhtiyaçtan... hazır prim de almışken ihtiyaç olan bir şeyde harcayayım... Ama sen de bak tabii." Burcu'nun keyifli kıkırtısı Seçil'i rahatlattı. "Oluuur," diye mırıldandı Seçil. Bu bahaneyle o da kendine bir şeyler bakardı.

Hiç daha önce almamıştı ama tanga alabilir miydi acaba? Sahiden giydiğinde daha iyi hissedecek miydi? Kadınlar öyle diyordu. Aris bile demişti yani... Bazı kıyafetlerle cidden iyi olduğu gerçeği de yadsınamazdı.

'Bir tane alırım belki. Şöyle düz bir şey. Çok dar pantolon ve taytlarla giyerim' dedi içinden.

Penti'de geçen kırk dakikanın sonunda üç tane sutyen, beş tane de seksi külot alarak çıktı. Aldığı sutyenler de düz sutyenler olmamıştı. Bir tanesi braletti, diğer ikisi de dantel işlemeli çiçekli hoş sutyenlerdi. Baya beğenerek almıştı. Külotların da üçü hipster model dedikleri türdendi, ikisiyse baya tangaydı. Hangi akla hizmet bir anda böyle bir şey yapmıştı bilmiyordu ama olmuştu bir kere. Bunlarda değişim ve iade de olmuyordu bir de.

"Galiba bugün için parayı bitirdik bebişim ha, ne dersin?" dedi Burcu elindeki poşetleri rahat edeceği bir ağırlığa bölmeye çalışırken.

"Ben yarının ve öbür günün parasını bile bitirdim."

Burcu kıkırdadı. "Nasıl gideceksin? Atayım mı seni bir yere?"

Seçil cıkladı. "Bizim oraya direkt otobüs var ya, ona bineceğim."

"Bu poşetlerle zor olmasın. Yakın bir yerlere bıraksaydım?"

"Yok yok, şunları birbirinin içine koydum mu olacak..." Seçil de poşetleri efektif bir şekilde yerleştirmeye çalıştı. Küçükleri büyüklerin içine koydu. Bazı kıyafetleri taşıdı.

Burcu'yla vedalaşıp ayrı yönlere dağıldılar. Otobüs durağına vardığında, cebindeki telefonu titreyince poşetlerin bir kısmını bileğine geçirip telefonu cebinden çıkardı. Aris'ten bir video gelmişti.

Açıp videoyu izlemeye başladı. Her geçen saniyede yüzü daha çok güldü. Aris bu hafta öğrendiği ritimlerden 2/4'lüğü hızlı bir şekilde çaldığı bir video atmıştı. Arada birkaç tane kapama kaçırmış olsa da baya iyiydi. Seçil insanların bir şeyleri küçük yaşta daha iyi öğrendiğini bilirdi ama Aris tabii ki de bir istisnaydı. Çoğu çocuktan daha hızlı öğreniyordu. Sürekli çalışıyordu belli ki. Belki doğal yeteneği vardı ve bunu yeni keşfediyordu. Ya da rezil olmaktan öyle bir korkuyordu ki gitarı elinden bırakmıyordu.

'Bunu böyle hızını alıp çalınca insan kendini Gypsy Kings gibi hissediyor' yazmıştı videonun altına. Seçil mesaja da ayrı gülmüştü. Otobüse binip rahat bir köşeye geçince telefonu eline alıp yanıt yazdı.

'Sen daha dur, Santana gibi hissedeceğin günler de gelecek. Bu arada, ritmi duyunca aklıma geldi, Hotel California'ya ne dersin? Bir gitar klasiğidir ve herkes bilir şarkıyı. Çalarsan baya havalı olursun?'

Etkili AnlaşmaWhere stories live. Discover now