12. Kalp Atışlarının Sesi

47 4 16
                                    

Cihan Mürtezaoğlu// Sevdanın Yükleri
"Kadehinde zehir olup aksa zaman,
yine tövbe edip içerdim."

Derslikten alelacele ayrılırken, işe geç kalmamak için dualar ediyordum. Patronumun sorun çıkarmayacağını biliyordum ama sorumsuzluk etmek istemiyordum.

Eteğimi düzeltirken aynı zamanda elimdeki sudan da bir yudum almıştım. Tam merdivenlerden ineceğim sırada duyduğum seslerle kaşlarım çatıldı. Bir iki adım geri atarken kafamı sesin geldiği koridora uzattım.

"Kör müsün acaba, önünü görmekte sıkıntı mı çekiyorsun amına koyayım!?" diye bağıran bir erkek sesiyle oraya odaklandım. Bağırdığı kişiye bakınca da heyecandan içim titredi.

Ömer üzerinde beyaz tişörtü, siyah kapüşonlu hırkasıyla ve altında siyah kot bir pantolonla karşısındaki adama ifadesizce bakıyordu. Saçları taranmıştı ama birkaç tutam alnına dökülmüştü. O andan soyutlanarak onu izlemeye devam ettim.

Bir bağırışma daha duyunca yerimde irkilerek kendime geldim. Aramızda birkaç adımlık mesafe vardı ama ne o beni fark etmişti ne de ona bağıran arkadaşım, eniştem olan Cesur beni fark etmişti.

"Zehra da gitti zaten..." dedi kendi kendine mırıldanarak. Sonra tekrar Ömer'e sertçe baktı. "Senin yüzünden sevgilim gitti lan!"

Ömer kafasını bıkkınlıkla koridorun sağına, yani benim olduğum tarafa çevirdi. Onunla göz göze gelince hafifçe yutkundum. Koyu gözleri benim üzerimde dururken, gözlerini kısıp bana hafifçe gülümsemesiyle kendime gelip yanlarına doğru adımladım.

Böyle dikkatli bakmasa olmaz mıydı?

Onlara doğru yaklaştığım sırada Ömer gözlerini üzerimden çekmeden, "Kusura bakma ama bana çarpan sendin ve o kahve," Kafasını sonunda önüne çevirerek yere düşen kahveyi işaret ederken, "Sadece senin üzerine değil, benim de üzerime döküldü." dedi sakin bir şekilde sakinleşemeyen arkadaşıma bakarak.

Cesur tam ağzını açıp belki de küfür edecekken, "Cesur, ne oluyor?" diye sormamla susup bana bakması bir oldu. Biliyordum ki küfür etseydi Ömer'in bile sabrını taşırabilirdi. Anladığım kadarıyla Zehrayla kavga etmişlerdi ve kavga ettikleri zaman Cesur ağzından çıkanları duymuyordu. Etrafında saldıracak bir şeyler arıyordu.

Şimdi de şans eseri Ömer ile tanışmış bulunmaktaydı.

"Cemre!" diye bağırdı üzüntüyle. Dudaklarını büzdü.

"Niye bağırıp duruyorsun Cesur?" dedim şaşkın bir şekilde.

Suratı ağlamaklı bir ifadeye büründü. "Zehra'nın kalbini kırdım, beni beklemeden yanımdan gitti!"

"Ne oldu ki yine ya?" diye sordum yakınarak.

Gözlerini kıstı. "Bak küçük, benim canım zaten sıkkın." Gözlerini sertçe Ömer'e çevirdi. Ömer ise gayet sakin bir şekilde bizi izliyordu. "Sen de üstüme gelme sakın."

"Bir şey söylemedim ki Cesur."

"Abi nerde?"

Gözlerimi kaçırdım.

"Kimsede saygı da kalmamış," dedi cık cıklayarak. Üstten üstten bana bakıyordu. Dudağımı ısırdım.

Ona bin defa 'sana abi demeyeceğim' dememe rağmen başkalarının yanında sürekli bunu tekrarlıyordu. Tamam, benden büyük olabilirdi ama ben ona abi demek istemiyordum.

Sen göreceksin.

Gözlerini kıstı.

Ben sana göstereceğim.

MEFTUNWhere stories live. Discover now