11.Belirsizlik

26 3 10
                                    

Kalben// Derdimin Çiçeği
"Bak hayattayım, hâlâ yanındayım, hep seninleyim."

Kafamdaki düşünceleri savuşturmaya çalışarak binaya doğru ilerledim. Küçük, 5 katlı bir aile binasında oturuyorduk. Giriş katında kiracıydık. Balkonda kimsenin olmadığını görünce iç geçirdim.

Demek ki Zehra hâlâ gelmemişti. Gelseydi, illaki sevgilisiyle balkonda konuşuyor olarak bulurdum onu.

Yavaş adımlarla binaya girdim, kapının önüne gelince de anahtarı deliğe sokup kapıyı açtım. Beni karanlık bir koridor karşılayınca irkildim ve hızla ışığı açtım.

Aydan da gelmemişti.

Kapıyı arkamdan kapatarak boş salonumuzda duran koltuğa oturdum. Dirseklerimi bacağıma yaslayarak kafamı eğdim. Çok yorgundum, duygu karmaşası beni çok yormuştu.

Kendime gelerek yerimden kalktım, kıyafetlerimizin ve birkaç özel eşyamızın bulunduğu odaya girdim. Dolabın kapağını açtığım gibi pijamalarımı aldım ve giyinip mutfağa geçtim. Büyük ihtimalle Aydan geldiğinde aç olacaktı, ikimiz için yemek hazırlasam daha iyi olacaktı.

Telefonumu koltuktan alarak Aydan'ı aradım. Birkaç defa çaldı, tam kapatacağım zaman karşı taraftan hışırtı sesleri duyuldu.

Biraz sonra Aydan'ın, "Efendim?" diye telaşla konuşan sesini duydum.

"Nerdesin? Ben eve geldim."

Kaşlarımı çatarak karşı tarafı dinledim, kalabalık bir yerdeydi muhtemelen. "Geliyorum şimdi, aşırı açım! Gelirken bir şeyler alırım."

Mutfağa doğru ilerlerken, "Hayır hayır gerek yok, ben bize yemek yapacağım zaten. Çabuk gel sen..." dedim telefonu hoparlöre alıp mutfak masasının üzerine bırakırken.

"Ne yemek yapacaksın!?" diye hevesle sordu.

Biraz düşündüm. Ne yapabilirdim ki? Sabahtan beri yemek yapacağım diyordum da aklımda hiçbir yemek görüntüsü canlanmıyordu.

Buzdolabını açtım. Birkaç saniye göz gezdirdikten sonra gözüme çarpan, geçen gün maaş aldığım zaman buzluğa yerleştirdiğim kesilmiş tavuk olmuştu.

"Sürpriz olsun," dedim gülerek. Eve koşarak geleceğini söyleyerek kapattı ve ben de tavuğu dolaptan çıkararak çözülmesini beklemeye başladım.

Tavuğu temizleyip, ısıttığım tavanın tekrar altını açtım ve sosladığım tavukları içerisine attım. Tavuklar yavaş yavaş kızarırken ben de bize ayran yapmış, salatayı hazırlamıştım. Yemek konusunda hiç iyi değildim ama bu kolay gelmişti ve nereden geldiğini bilmediğim bir cesaretle yapmıştım.

Çatal, tabak ve bardakları masanın üzerine yerleştirirken Aydan'ın geldiğini duydum.

"Kokuya geliyorum, aç kollarını!" diye bağırdı ve birkaç saniye sonrası mutfağa damladı. Gülerek ona bakıyordum, o ise gözlerinden ışıklar saçarak ocağın üstündeki yemeğe bakıyordu.

Ellerini havaya kaldırdı ve elinde bir poşet olduğunu gördüm. Kaşlarımı kaldırarak poşetlere baktım.

"Ben de bize yemek sonrası tatlı almıştım, dolaba koyayım..." Gülerek kafamı iki yana salladım ve gözlerimi arkadaşımdan çekerek ocağa doğru ilerledim.

"Hadi gidip giyin, elini yüzünü yıka. Ben masayı hazırlıyorum." Kafasını salladığını gördüm, tam gidecekken durdu ve, "Hadi yine iyisin, bulaşıklar da benden!" diyerek bağırarak mutfaktan çıktı.

Gözlerimi devirdim. "Sağol ya, sen olmasan ben ne yapardım!" dedim gülerek.

Sonunda sofra hazır olduğunda ikimiz de oturmuştuk. Ben sakince tavuğu didikliyor, Aydan ise iştahla yiyordu. Onu gülümseyerek izledim. Ömer'in gelişini söylemek istiyordum ama şimdi anlatarak yemeğini de bölmek istemiyordum. Şimdiye kadar anlatmadığım için bana kızacaktı, zaten anlatmak içimden de gelmiyordu.

MEFTUNWhere stories live. Discover now