04

414 49 64
                                    

Bakugou, eve getirdiği yeşil saçlı adamı sakince odasına götürüp yatağına yatırdı. Ardından üstündekileri çıkardı. İzuku uyanıktı ama kafası biraz uçuktu. Bakugou'nun niyeti iyiydi, sadece rahatsız olabileceğini düşünmüştü. Dolabını açtı ve küçük bedenlerde kıyafet aramaya başladı. Kendi tişörtleri çok büyüktü. Yapılı olmasından kaynaklıydı sanırım, İzuku kendine oranla ince kalıyordu. Petrol mavisi bir tişört bulup çıkardı, altına da eşofman seçti. Olacağını düşünmüyordu ama iplerini sıktırabilirdi.

Baksırıyla kalmış yeşilli açık gözleri ile onu izliyordu. Yüzünde de garip bir sırıtış vardı. "Ne oldu? Miden mi bulanıyor?" dedi Bakugou eşofmanı giydirirken. Gözü ister istemez malum yerine kaymış, "Sanırım küçük." demiş ve gülmüştü. İzuku doğrulmaya çalıştı. Dirsekleri üzerinde durdu ve Bakugou'yu ensesinden tutarak kendine çekti. "Ay sen her zaman böyle ateşli miydin hayatım ya?" dedi ağzını yayarak. "Gelde senlen çocuk yapalım." Bakugou'nun gözleri şokla açıldı. Ayıkken reddedene de bak sen, dedi içinden. "İzuku, hadi tişörtü de giydireyim, yat uyu."

"Olmaz! Her yerimi gördün sen, artık benim helalimsin. O yüzden HADİ ÇOCUK YAPALIIĞIIMM!" Bakugou sesli bir kahkaha attı. Çocuk gibiydi şu an. Kollarını havaya kaldırıp yatağa devrilmişti bağırırkende. "Tamam sonra yaparız. Şimdi uyu." dedi Bakugou. İzuku yeşil gözlerini dikti yakutlarına. "Gerçekten mi?" Bakugou başını salladı. "Hmhm, gerçekten." İzuku yine kollarını kaldırdı ve "OLLEYY!" diye bağırdı. Sonra ağlamaya başladı. "İzuku, ne oldu!? Neden ağlıyorsun!?" Bakugou paniklemişti. Onu incittiğini düşündü. "Se-sen-sen, kesin benden iğrendin!"

Sebebini duyunca rahatlayarak güldü. Yeşil saçları okşadı. "Güzelim, ne alaka? Şu an sarhoş olduğun için böyle yapıyorsun. Yarın bir pişmanlık yaşayacağına eminim. Bu yüzden sonra yaparız dedim." İzuku anında sakinleşmişti. Kendini Bakugou'nun kollarına attı. "O zaman öp beni!" dedi. Katsuki eğildi ve yanağına bir buse konduracaktı ki İzuku kafasını çevirdi. Dudakları birleştiğinde Bakugou geri çekilmeye yeltendi. Ama İzuku onu ensesinden tutup bastırdı. Engelledi ayrılmasını.

Bakugou birkaç kere daha ayrılmaya çalıştı fakat sonunda yeşillinin büyüsüne kapılıp öpüşüne karşılık verdi. İzuku sürekli dudağını ısırıyordu karşılık versin diye de. En sonunda istediği olunca gülümsedi. Ayrıldıklarında nefes nefeseydiler. "Tamam şimdi uyuyabilirim." dedi ve kucağından kalkıp pikenin altına girdi. Bakugou aptal aptal gülümseyerek dudağına dokundu. "İyi geceler." dedi. İzuku karşılık vermeyince onun uyuduğunu anladı. "Ben uyumayacağım."

***

Sabaha kadar nöbet tuttu Bakugou. Barda gördüğü adamdan sonra işkillenmişti. Onu koruyacağıma söz verdim, dedi içinden hep. Sabaha kadar uyumadı. Uyumamak için yatmadı bile. Yatağın karşısında, dışarıyı gören koltuğuna oturdu. Arada bir dışarıyı gözlüyordu. Gözleri acımaya başlamıştı artık. Yanında duran minik sehpada göz damlasından tutun kahve dolu termosa kadar herşey vardı. "Tanrım." dedi gözlerine damlayı koyarken. Yakmayan bir damla olduğundan yine gözlerini çok kapatmadı. Şüphelendiği durumlarda hep böyle olmuyordu oysaki. Şimdi neydi onu uyutmayan? Eh, cevabı basitti. Aşktı. Hoşlantıydı. Değer verdiği o adamdı.

Sabah olduğunda İzuku yavaş yavaş gözlerini açmıştı. Soluna döndüğünde yabancı bir parfüm kokusu almış, gözlerini tamamen açıp doğrulmuştu. "NERDEYİM BE-" Cümlesini tamamlamadan koltukta uyuyakalmış sarışını gördüğünde ağzına vurdu. Onu görünce zaten nerede olduğunu anlamıştı. Kahramanın evindeydi. Yavaşça yataktan kalktı ve koltuğun olduğu yere yaklaştı. Gözaltlarından sabaha kadar uyumadığı belli oluyordu. Üstüne kenarda bulduğu ince bir battaniye örttü ve sessiz olmaya çalışarak odadan çıktı. Aşağı inip mutfağa geçti.

Güzel bir kahvaltı hazırlayıp masayı kurduktan sonra yukarı çıktı ve Bakugou'yu uyandırdı. "Günaydın. Hadi kalk kahvaltı edelim." Bakugou sıçrayarak uyanmış ve "Birşey mi oldu!?" demişti panikle. "Günaydın." İzuku'yu karşısında sapasağlam görünce rahatladı ve "Sana da." dedi. İkisi birlikte mutfağa gelip masaya oturdular. "Sen bana böyle kahvaltı hazırlarsan ben alışırım senin yaptıklarına." dedi Bakugou. İzuku gülüp teşekkür etmiş ve önündekine odaklannıştı. Kahvaltı öyle geçip gitmiş, İzuku gömleğini falan geri giymişti.

Kapıda uğurlamaya gitmişti ki içi içini kemiriyordu artık. "İzuku, benim geleceğime bakabilir misin?" dedi Bakugou. İzuku ani gelen istekle şok olmuştu. "Neden böyle bir istekte bulundun?" Bakugou yere baktı. "Bakarsan ya kendin anlarsın, ya da sonra sorarsın. Lütfen. Bir kerelik. Hem eminim artık kontrol edebiliyorsundur. Önümüzdeki iki yıla kadar baksan yeterli." İzuku derin bir nefes verdi. "Bıraktığım zaman ölümünü görmesem de bayağı görüyordum. Emin değilim. Ayrıca duyacaklarına hazır olacak mısın?"

Bakugou başını salladı. Kolundan tutup salona götürdü ve koltuğa oturttu. "Pekala. Elini uzat bana." Bakugou dediğini yapmış iki elini de uzatmıştı. İzuku sol elini elleri arasına almış ve gözlerini kapatmıştı. Elinde soğukluk hissetmiş, oraya döndüğünde küçük parıltıların ellerinin etrafında daire çizdiğini görmüştü Bakugou. İzuku, şu an tamamen iç dünyasına, bilinçaltına çekilmişti.

Gördüğü görüntüler içinde endişe uyanmasını sağlamıştı. Tanrım, bunlar da neydi böyle? Onun geleceğinin çoğunda kendini görüyordu. Aniden ellerini çekti ve irkilerek gerçekliğe döndü İzuku. "Ne gördün?" İzuku cevap veremedi. Dili tutulmuş, korku ve endişe tüm bedenini sarmıştı. "Be-ben...kaçırılıyorum." Bakugou'nun gözleri dehşetle alevlendi. Biliyordu işte bir terslik olduğunu. "İzuku, kim?"

"Villianlar. Ama isimlerini bilmiyorum. Biri-biri barda tuvalette gördüğüm adam. Buz mavisi saçları var." Bakugou'ya bu yetmişti. "Başka ne gördün?" İzuku diyip dememek arasında gidip geldi. "Kendimi." dedi en sonunda. "Daha fazlasını diyemem." Bakugou gülümsemişti. İçindeki endişe hissine tezat yüzünde rahatlatıcı bir gülümseme vardı. "İzuku,"

"Efendim?" Ellerini tuttu İzuku'nun. Bırakmaya niyetim yok, der gibiydi elleri. "Benimle kal. Lütfen." İzuku üzüntüsünü gizlemeye çalıştı. "Kalamam. Üzgünüm." Ardından ellerini ondan kurtararak evden kaçar gibi çıkıp gitmişti. Yolu da bilmiyordu halbuki ama bulurdu elbet. Bakugou bir süre öylece durduktan sonra "Tabii ya. Görüsünde benimle kalmıyordu. Geleceği öngörebilir, ama değiştiremez." dedi. Başını elleri arasına aldı. "Siktir! Elimden şu an birşey gelmiyor!" Sinirle etrafı birbirine kattı. Değer verdiği bir insanı koruyamayacaksa ne diye kahramandı ki?!

***

İzuku birkaç saat sonra evine geldiğinde sürpriz bir manzara onu karşılamıştı. Evi resmen alt üst edilmişti. Dikkatlice açık ve kırık olan kapıdan girerken içeride biri vardır diye de temkinli hareket ediyordu. Korka korka içeri girmişti ki karşısında görüde gördüğü adamları görmüştü. "Vay, vay, vay. Sonunda evinize teşrif edebildiniz demek, Doktor Bey."

____________________________

Kestikk🔊🎬

Neyse aşklarım, umarım bölümü beğenmişsinizdir. Okuduğunuz, yorum yaptığınız ve oy verdiğiniz için teşekkür ederim. Sizleri çok ama çoooookkkk seviyorum, öptümmm 😚💓💓

doktor civanımWhere stories live. Discover now