10. Bölüm; Buluşma

1.8K 133 32
                                    


"Elfida hadi, çıkıyoruz." Elimdeki meyve suyunu çöpe atıp ayaklandım. Bavulumu aldım ve otobüse doğru yürümeye başladım. Biraz sonra yola çıkacaktık.

Makyaj ustası olmanın bana kattığı şeylerden biri de yediğim dayakları çok kolay kapatabilmemdi.

Bu otobüs yalnızca bizim set için ayarlanmıştı. Kimseye gittiğimi söylememiştim, yalnızca Nur ve Meryem'e kısa bir mesaj atmıştım. Egemen'e zaten söyleyemezdim. Planım bu seyehat sırasında anonim olarak konuşmayı iyice ilerletip, döndüğümde karşısına çıkmaktı.

Ali gelip bavulumu otobüse yerleştirirken koltuğuma yerleştim ve kulaklıklarımı taktım. Saat sabah sekiz buçuktu. Gece tepe de sabahladığım için uykum vardı. Biraz kestirsem iyi olacaktı.

Gözlerimi yumduktan bir kaç saniye sonra omzumda hissettiğim ağırlık ile gözlerimi açtım. Gördüğüm manzara istemsizce oflamama sebep olmuştu. Mert Ali gelip kafasını omzuma koymuştu. Sertçe omuz silktim. Sıçradı ve şaşkınlıkla bana baktı. Göz devirdim, bana bu kadar yakın davranmasını istemiyordum.

"Ne oldu ya?"

"Başka yer mi bulamadın oturacak Ali?"

"Bulurdum da, benim yerim senin yanın." Çapkınca göz kırptı. Yüzümü buruştururak camdan tarafa çevirdim. Hiç uğraşamayacaktım. Son ses bir müzik açıp kafamı cama yasladım. Neyse ki tekrar omzuma yaslanma yüzsüzlüğünü göstermemişti. Tekrar gözlerimi yumup yerime iyice yerleştim.

Omzumdan sarsılmam ile sıçrayarak gözlerimi araladım. Ne oluyordu ya? Gözümü ovalarken ters ters Ali'ye bakıyordum. Daha uyuyalı bir saat ya olmuştu ya olmamıştı. Ne diye uyandırıyordu beni.

"Kızım kalksana, geri mi dönmek istiyorsun? Geldik." Uyku mahmuru gözlerim şokla aralandı. Telefonuma uzanıp saate baktım. Yuh! Tam on saat uyumuştum.

"Ne ara geldik ya?" Salak salak etrafa bakarken Ali kolumdan tutup kaldırdı beni.

"Hadi hadi! İndirdik bavulları aşağı. Otele yerleşeceğiz." Hala gözlerimi ovuştururken otobüsten indim. Gerçekten herkes otelin kapısında bekliyordu. Temiz havayı içime çekip esneyerek uyumuş bacaklarımı salladım.

Bir eline kendi, diğer eline benim bavulumu almış Ali, gülerek yanıma geldi. "Kış uykusuna mı yattın kızım? Yol boyunca bir kere uyanmadın ya." Dedi sitemle.

İstemsizce kıkırdadım. "Yorgundum," demekle yetindim.

"Açıkmışsındır diye molada uyandıracaktım ama kıyamadım." Dedi gözlerini kaçırıp kafasını kaşımadan önce. "Melek gibi uyuyordun."

Gözlerim kısıldı. Utanmış mıydı o? Benim bildiğim Ali, utanmaz çapkının tekiydi. "İyi ki uyandırmamışsın, sana saldırabilirdim." Dedim gülerek. Duraksayarak gözlerini gülüşüme dikti. Sertçe yutkundu.

"Oldu o zaman, ben bunu odana götüreyim." Hızla yanımdan ayrıldı.

                                        🍃

  Tüm günümü otel odasında pinekleyerek geçirmiştim. Sanırım gerçekten kış uykusuna yatmıştım. İnanır mısınız, hala uykum vardı. Yatakta gerinerek ışığı açtım. Telefonuma uzandım. Akşam yemeği saati çoktan geçtiği için odama atıştırmalık bir şeyler söyleyecektim. Midem kazınıyordu.

Resepsiyonu arayıp bir tost söyledim, telefonumu kitleyecekken aklıma Egemen geldi. Ne yapıyordu acaba şu anda? Sarıldığımız günden beri konuşmamıştık.

Siz: Naber?

Mesajı yollayıp telefonu kilitledim. Kısa süre sonra kapı çalmıştı, yemeğimi alıp içeri geçtim. Masaya kurulup tostumu yerken telefonuma bildirim düştü.

Masum tutsak (Yarı texting mahalle kurgusu) Where stories live. Discover now