Money Is The Anthem Of Success

Start from the beginning
                                    

Yanımdaki pencereden kolumu çıkarıp zik zak yaparak arabayı sallıyordum. O sırada dikiz aynasından fark ettiğim göz alıcı farlar yüzünden elimi içeri çektim ve doğruldum. Chanyeol beni bulmuş muydu, ne çabuk! Hafif hızlandığımda arkama kadar girdi. Arabasının parlak sarı rengini görmüştüm. Bu Chanyeol değildi. Vegas'ın tekin olmayan sokaklarında boş boş gezersem belamı bulurdum işte böyle. Arkadakine yol vermek için geniş sokakta sağa kırdım. Beni anlayarak yana geçti ve arabasını durduğunda ben de durdum.

Bu az önce aralarında kendimden geçerek dans ettiğim çocuktu, hatta yanında diğer çocuk oturuyor ve şerefsizce gülümsüyordu. Chanyeol'ün dediğine göre benimle yemeğe çıkmak isteyen, beni isteyen adamdı. Adam İtalyan saç kesimine sahip, hafif çekik gözlü siyahlar içindeydi. Evet sonunda yüzünü tanımıştım. Lanet olası herif! Açık penceresinden kafasını uzattı ve histerik bir gülücük bıraktı. "Burada ne arıyorsun, yalnız başına?"

Yalnız olmamı vurguladığında irkilsem de belli etmeyerek güldüm ve tek elimi direksiyonun üstüne getirdim. "Gezintiye çıktım."

"Duyduğuma göre yarış tutkunuymuşsun." Yarış tutkunu olduğumu nereden biliyordu? Tanrım, bu adam beni mi takip ediyordu?

"Sadece izliyorum," dedim bozuntuya vermeyerek. Beni takip ettiğini söyleyecek hali yoktu. "Ah, yapma, sadece izlemediğini çok güzel yarıştığını gördüm Baekhyun." Nefes bıraktı.

"Adımı nereden biliyorsun?" Evet gerçekten beni takip ediyordu ve iyice gerilmiştim. Soğuk kanlı olmalı kafamın dönmesini durdurmalıydım.

"Chanyeol senin üzerine bahis oynadığında öğrenmiştim," dedi. Yutkundum ve sinirle sokağa göz attım. "Boşver, bir yarışa var mısın?"

"Neden seninle yarışayım?"

"Çünkü güzel yarışıyorsun ve ben seni yenmek istiyorum." Güldü. Yanındaki arkadaşı ondan daha şerefsizce gülüyordu. Tamam ben yalnızca markette çalışan sıradan biri olabilirdim ama beni yenebilecek olmasına asla katlanamazdım. Üstelik burnu havada dolanıp beni masaya bahis olarak teklif eden kendisiydi. Ona beni elde edemeyeceğini göstermeliydim. Sehun kafamda iyi bok yiyorsun diyordu ama o şu an burada değildi.

"Yenersen ne olacak?"

"Benimle yemeğe çıkacaksın?" Vegas'taki erkekler kafayı yemekle bozmuştu.

"Ben kazanırsam?"

"O zaman Chanyeol'ü rahat bırakacağım."

"Chanyeolle derdin ne?" Kafasını hafifçe salladı sanki söyleyip söylememek arasında gidip geliyordu.

"Yani, geçmişe dayanan uzun meseleler diyelim."

"Ben kazanırsam onu gerçekten rahat bırakacaksın öyle mi?" Ona inanmayan gözlerle baktım ve kafa salladı. "Evet, kesinlikle."

"Nerede yarışıyoruz?" Chanyeol beni öldürecekti ya da gerçekten karşımdaki adamı öldürecekti ama buna değerdi. Chanyeol beni bahis olarak koyuyordu ben ise onu bu şeytandan kurtarmak için kendimi koyuyordum. Aşk böyle bir şey miydi?

"Beni takip et," dediğinde gazladı ve ben de hemen arkasından onu takip ettim. Birkaç sokak ilerledik caddeye çıktık ve tekrar sokaklar arasından terk edilmiş bir araziye geldik. Burası ışıl ışıldı. Tıpkı Hızlı ve Öfkeli'deki sokak yarışları yapılan yere benziyordu. Bütün hayatım boyunca bu anı beklemişim gibi şaşkınlıkla nefes verdim. Mini etekli kızlar, birbirinden iyi motora sahip arabalar, amerikan gangsteri tipli soğuk adamlar.

Önümdeki siyahlı araç bir Dodge Viper'dı. Tam olarak 645 beygir gücünde, hız ve yarış tutkunlarının gözdesiydi. Arabanın yanına gelen bir adam önce ön koltuktaki adamı iyice dinledi ve ardından şaşkınlıkla bana baktı. "Bu çocuk mu yenecek seni Quin?"

Welcome to Las Vegas || ChanbaekWhere stories live. Discover now