Jungkook tam arkasını dönüp koşacakken yırtıcı ondan hızlı davranmış ve iki ön bacağını jungkookun göğsüne atarak üstüne atlamıştı. Jungkook korkuyla bağırıp yırtıcının üstüne atlamasıyla yere sırt üstü düştü. Kamp alanından çok olmasa da uzaklaşmıştı ve kendi aralarında kahkaha atan gençler onu duyacak gibi gözükmüyordu.

"Sikeyim! Ahhh!"

Jungkook acı dolu bağırışlarla kolunu ısıran az çok görebildiği gri kürklü yapılı hayvanın boğazından tutup sıkmaya başladı, belki nefessizlikten ölür umuduyla tek eliyle hayvanın boğazını daha da sıkarken. Kolu ne kadar çok acısa da geriye ittirmedi çünkü yırtıcı dişleriyle sinirlerini yırtabilir, aşırı kan kaybetmesine neden olabilirdi hayvanın keskin dişleri . Yırtıcı az da olsa nefes alamadığı için hızla başını geri çekti ve pençesini jungkookun göğsüne sapladı.

"Ahhh! Lanet olsun! Taehyung! Kurtar beni! Taehyung! Lütfen!!"

Jungkook acı dolu bağırışların beraberiyle çığlık çığlığa ağlayarak  taehyungu çağırıyordu. O çok büyüktü, güçlüydü, bütün duyuları güçlüydü hem de o ona yardım edebilirdi. Ayrıca bütün hayvanlar gözlemlediği kadarıyla Taehyungtan korkuyorlardı.

Jungkook kolunun keskin acısıyla hem deli gibi ağlıyor hem de çaresizce canının gittikçe daha çok acısımasından,sesini duyurabilmek içinde ağlayarak Yüksek sesle bağırıyordu. Yırtıcıyı etkisiz hale getirmek için aklına gelen her şeyi yapıyordu. Ama lanet yırtıcı çok güçlüydü ve jungkookun yavaş yavaş tükenen enerjisini hisseder gibi daha da güçleniyordu.

Bir anda etrafta gür bir kükreme sesi duyuldu. Jungkook pes ederek başını geriye atarak gözlerini kapattı ve kaşlarını acıyla çattı. Üstündeki yırtıcı kafasını kaldırıp havayı hemen siyah uzun burnuyla koklamış ve hemen üstünden inerek sağa doğru koşup ağaçların içinde gözden kaybolmuştu. Jungkook sırt üstü yattığı için boğazından yükselen kan ağzına yavaş yavaş geliyordu ve bu çok mide bulandırıcı olduğu için zorlukla inleyerek doğruldu ve hemen yakınında olan ağaca bir iki kez yere sürtünerek sırtını yasladı. Bir eliyle deli gibi acıyan ve kanayan kolunu tutarken bir yandan gözlerini kapatmamaya çalışıyordu.
Canı cidden çok acıyordu ve şimdiden aklında 'kesin öleceğim, tanrı beni cehenneme bile almayacak' düşünceleri kol geziyordu. En çok kolu zonkluyor, göğsündeki acı vücudunun heryerine yayılıyordu. Hatta bu acıyı daha fazla hissetmemek için ölmek bile geçmişti jungkookun bulanık aklından. Şimdi ise sürekli yaş akıtan gözleri ağır ağır kapanıyor, nefes alma hızı düşüyor ve başı aşırı derecede dönüyordu.  Yoonginin sözünü dinlemediği için çok pişman olmuştu, kamp yerinde kalabilirdi ve böylece daha güvenli olurdu. Ama yarın gidecekler için içindeki Özlem duygusunu bastıramamış ve gitmek istemişti.

Bir kere de olsa son defa da olsa taehyungu görmek istemişti.

Telefonunu yanına alsa da yırtıcı üstüne atladığı için cebinden kaymış ve toprağa düşmüştü ve onu alacak gücü kendine bulamıyordu alsa bile arayacağını hiç zannetmiyordu çünkü kolunu kaldıracak hali yoktu.

"Jungkook!"

Beyninde duyulan gür sesle ne zaman kapattığını bilmediği gözünü araladı. Titrek sesiyle sadece fısıltıyla adını demeye gücü yetmişti. "T-taehyung"

Jungkook ağzında hissettiği metal tatla kaşlarını çattı. Midesi çok bulanıyordu. Jungkook boğazından bir şey geldiğini anlayınca öğürdü ama ağzından çenesine akan şey sadece kandı. Jungkookun ağzından kanlar yavaş yavaş süzülürken ağaçların arasından hemen taehyung çıktı.

"Jungkook!"

Jungkook yine kapalı olan gözlerini zar zor açtı.

Çok Uykusu vardı.

FOREST LORD Where stories live. Discover now