* 24 *

1.6K 59 54
                                    

Eve girince kırmızı çiçekli, canım kaktüsçüğüm Lina'yı odama götürüp, onu cam kenarına yerleştirdim. 

"Yeni evine hoş geldin bebişim," dedim çiçeğime anne şefkatiyle. "Derin'lerdeki gibi sigara dumanı yok burada, merak etme. Zaten odama gelen giden pek olmaz. Geçenlerde Fatih geldi bir o yani. Fatih babişkona da sigarayı bıraktırdım zaten inşallah. Olur da buraya tekrar gelirse bile, sigara içip seni rahatsız etmez artık yani. Ama Fatih gelirse arkanı dön ve bakma, olur mu Lina?"

Minik Lina'mın terbiyesi bozulsun istemezdim. Karadeniz uşağı Fatih'in sağı solu belli olmuyordu malum, pat diye beni öpebiliyordu. Laz geni olmalı, sıcak kanlı insanlar genelde.

Lavaboda makyajımı temizleyip, hızlı bir şekilde abdest aldım. Kapımın arkasında asılı duran tek parça, fuşya namaz elbisemi üzerime geçirip akşam namazını kıldım. Neyse ki yatsı girmeden son 5 dakikada yetiştirmiştim. Ardından da dakikalar içinde vakti girince yatsıyı kıldım. Odama döndüğümde de kıyafetlerimi çıkardım. Üstümdeki tanga rahatsız edici olduğundan onu çıkarıp, klasik penye iç çamaşırlarımdan giydim.

Yorucu bir günün ardından kalan son enerjimle, üzerimde iç çamaşırlarımla, kendimi yatağa bıraktım.

***

Dıtdırı dıtdırı dıtdırı!

Kimdi telefonla beni arayıp uykumu bölen bu münasebetsiz?

Elimi uykulu bir halde komodinin üzerine atıp, orada duran telefonuma ulaştım. Arayanın kim olduğuna bile bakmadan açmış, telefonu kulağıma yanaştırmıştım.

"Hııııım?" diye baygın bir ses çıkardım açınca. Halen yarı uyur haldeydim.

"Ece," dedi Fatih telefonda. "Uyuyor muydun?"

"Uyooorum aaçkıımm," şeklinde bir mırıltı çıktı dudaklarımdan.

"Efendim Ece?"

Lanet girsin! Az önce ona 'uyuyorum aşkım' mı demiştim uyku sersemi halimle!?

O panikle yatakta fişek gibi hızla doğrulup, oturur hale geçtim. "Şey dedim... şey... Uyuyordum açtım. Açtım dedim. Telefonu yani açtım!"

Son anda kurtarmıştım!

Of! Şu meşhur lanet ve siyah pardesülü kaçığa gelene kadar, bu çocuk beni zaten öldürecekti, kalp krizinden...

"Uyandırdım. Kusura bakma Ece."

"Sorun değil," derken telefonumun saatine baktım. Gecenin 12'sini biraz geçmişti. "Sen ne yapıyorsun Fatih?"

"Yatakta uzanıyordum. Seni arayayım dedim Ece."

"Ben de aynen yatmıştım."

"Hmm... Hava biraz serin. Dün gece sende kaldığım zamanki gibi iç çamaşırlarınla yatarsan üşütürsün."

"Üşümüyorum merak etme Fatih."

"Ne giydin üzerine, gecelik filan mı o zaman?"

"Hayır."

"Pijama?"

"Hayır."

"Ne giyiyorsun peki?"

Pembe, dantelli, el kadar iç çamaşırlarımlayım diyecek değildim herhalde... "Sana ne Fatih ya!"

Ah ne kadar da romantiğim!

Neyse, beyefendi madem bana gül çiçeği deyip duruyordu, dikenime de katlanacaktı o zaman bir zahmet.

"Ben tahmin edeyim o zaman ne giydiğini," dedi Fatih.

"Öğrenene kadar pes etmeyeceksin değil mi?" diye iç geçirdim. "E tahminde bulun madem."

SİYAH GÜL (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin