* 2 *

10.9K 127 25
                                    

Sıra arkadaşım Fatih iyi bir çocuğa benziyordu ama kızlarla arkadaşlığı tercih ettiğimden ötürü öğle arası olduğunda tek başıma okul yemekhanesine gittim.
En alt kattaki büyük, ferah yemekhanenin açık büfe olduğunu gördüğümde sevinçten, bir anlığına eski okuluma hasretim dinivermişti. Tepsime salatalık, azıcık pilav ve güzel kokan mercimek çorbasından aldıktan sonra hemen yanda, büfedeki etlerin karşısında durup düşüncelere daldım. Tereddütlüydüm. Martı eti bile bir yere kadar kabulümdü ama bu et domuz etiyse o zaman yengeç gibi yan yan kaçacaktım. Sonunda dayanamayıp aşçıyı darlamaya karar verdim.

"Şey... bu ne eti acaba?"

"Dana eti."

"Domuz eti içermiyor değil mi?" diye sordum hassasiyetle. "Oink oink," diye domuz sesi çıkarırken sevimli bir surat yaptım.

"Yok içermez."

"Eminsiniz değil mi?"

"Tabii ki."

"Valla de!"

"Val-," dedikten sonra duraksayan gözlüklü adam kaşlarını hafifçe çattı. "Kızım ahiret suali gibi ne bu yahu! Dana eti dedim ya işte, ye! Sana iyi gelir hem. Yüzün solgun. Kan yapar."

"Günahı boynunuza ona göre... Neyse alayım biraz."

Eğer bana verdiği domuz etiyse, ahirette Peppa Pig bu adamı kovalasın inşallah ve yakalayınca da onu çamur havuzunda yüzme yarışı yapmaya zorlasın. Amin...

Büyük yemek salonundaki 8-10 kişilik beyaz yemek masalarından birisine oturdum. Çatalımı salatama atmamla beraber hemen yanımdan, ansızın gelen tanıdık sesle irkildim, "Selam Ece. Afiyet olsun."

Başımı çevirince elinde tepsisiyle duran Derin'i gördüm. Sınıfta beni gıcık eden kızı... Hangi ara dibimde bitivermişti? Geldiğini bile görmemiştim. Bu kız yılan gibi sinsiydi. Zaten sınıfta benimle tartışırken yılan sesine benzer ürkütücü bir tıslama da çıkarmıştı hani.

Sürmeli ela gözleri, özgüvenli endamı, göğüslerinin altına kadar dalga dalga inen yer yer açık renk balyajlı, kumral saçlarıyla, sınıfın en güzel kızı o olmalıydı. Hoş gerçi şu an Derin'in zihnini okuyordum ve tuhaf bir şekilde o da benim için benzerini düşünüyordu.

"Aleyküm selam," diye ona karşılık verdiğimde islami bir selamlaşma dili tercih ettiğimden olmalı, Derin keyifsizce dudak kıvırdı. "Sana da afiyet olsun."

Derin'in yemek tepsisine gözümü çevirince sadece et ürünleri almış olduğunu gördüm. Yılan kızdan da başka ne beklenebilirdi ki...

Derin tek eliyle tepsisini tutmaya devam ederken diğer elini, omuzundan askılı siyah, deri çantasının içine yöneltti. Küçük çantasından çıkardığı birkaç DVD yi, benim tepsime, çatal kaşığımın üstüne bıraktığı sırada anlamaz bakışlarla onu izliyordum.

DVD lerin birinin üstünde yazan, kafiyeli olduğu kadar da müstehcen ismi okuyup, kabındaki fotoğrafa baktığımda, filmin...nasıl anlatsam... aralarındaki komşuluk ilişkilerini güçlendirmek isteyen genç bir kız ve erkekle ilgili olduğunu gördüm. Komşuluk önemliydi tabii ama fotoğraftaki abartılı samiyetlerine bakılırsa, artık evlerini birleştirmenin ve bu durumu bir yüzükle taçlandırmanın zamanı çoktan geçmişti. Muhtemelen bir bebek kadar filan geçmişti hatta.

"N- napıyorsun Derin ya!" diye cırladım abdest bozma riski olan DVD kabından gözlerimi kaçırırken.

"E hoş geldin hediyesi Ece! Ödevlerden sıkıldığında evde izlersin, lazım olur."

"Bana lazım olmaz!" diye cırladım.

Derin göz kırparak "Her şeyin bir ilki vardır, güzellik," dedi ve arkasını dönüp kırıta kırıta yanımdan uzaklaştı. 2-3 masa ötede, kendi arkadaşlarının yanına otururken, ağzım bir karış açık kalmış açık halde onu izliyordum. Allah'ım ben nasıl bir seks okuluna düşmüştüm yahu!?

SİYAH GÜL (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin