Bölüm 2 - Haydutlar

20 1 0
                                    

Haydutlar köylerini basarak o sırada köy de konaklayan kervanı soymak istemişlerdi. Köyleri küçüktü, muhtemelen 200 veya daha az insan yaşıyordu ancak önemli bir ticaret merkezi olan Rendell şehrine giden yolun üzerindeydi. Bu sebeple köye sık sık kervanlar, gezginler ve paralı askerler uğrardı.

Genel de buralar da pek haydut olmazdı, çünkü önemli bir ticaret yoluydu bu sebeple kraliyet askerleri sürekli devriye gezerdi ve Rendell'e giden tek ana yol olduğu için çok fazla kervan ve paralı asker olurdu.

Bu kadar çok askerin ve muhafızın olması sebebiyle haydutların bu köye gelme ihtimali çok düşüktü. Köyden uzakta, küçük kervanları veya gezginleri soyarlardı sadece. Ancak o gün dağ haydutları, köyde bulunan köy korucularını, 100'den fazla kervan muhafızını ve paralı askeri umursamayarak köye inmişti. Sıradan haydut değillerdi, hepsi savaştan kaçmış tecrübeli asker kaçağıydılar.

Biraz kayıp vermiş olsalar da hemen hemen tüm köy korucularını katletmiş ve hedeflerin de ki kervanın bulunduğu hana gelmişlerdi. Kervan muhafızları hemen alarma geçerek mallarını korumaya geçmişlerdi ancak sayıları 20'den azdı. Haydutlar diğer kervanlara dokunmadan, sadece hedeflerinde ki malı taşıyan kervan arabalarına ilerliyorlardı ve bu durumu izleyen diğer kervanların sahipleri hiç ses çıkartmıyordu. Sanki haydutlarla anlaşmış gibi gözüküyorlardı. Sonuçta hepsi tüccardı, kendi mallarına bir şey olmadığı müddetçe hiçbir şeye karışmazlardı.

Haydutların hedeflediği kervan arabalarının üzerinde ki sembol, Veregmir Krallığının orta sınıf tüccar gruplarından olan, Frander Tüccar Birliğine aitti. Taşıdıkları mallar ise Veregmir krallığından gelen deri, kürk, gümüş takılar ve sıradan maden cevherleriydi. Yani bu kadar büyük bir haydut grubunun hedefi olmak için çok küçük ve değersiz bir kervandı.

Orta sınıf bir kervan olduklarından sadece 15 muhafızları vardı. Kervan başının kişisel korumaları ve yolda rastladıkları gezginin kendilerine katılmaları ile sayıları hemen hemen 20 kadar vardı. Ancak karşıların da tahminen 100 civarı haydut vardı. O sırada kervan başı olan Frander Tüccar Birliğinin tüccarlarından ve şuan da bu durumun içerisin de ki orta sınıflı kervanın liderliğini üstlenen tüccar, Rubor Dinazar'dı.

Rubor, tüccar hayatının muhtemelen son anlarını yaşadığını biliyordu ancak yine de sakin kalmayı başarabilmişti. O bir tüccardı ve Frander Tüccar Birliğinin en önemli ikinci kuralı hayatta kalmaktı. İlk kural olan malların güvenliğini şuan kendi hayatı karşılığında görmezden gelmeyi tercih etmişti, ancak bu kadar büyük haydut grubunun bu kadar kalabalık gelmesine değer bir mallarının olmadığının farkındaydı.

Veregmir krallığı, kıtanın kuzeyin de bulunan Pelia körfezinin güney batısın da ki küçük ve kısmen fakir sayılabilecek bir ada krallığıydı. Bu sebeple Veregmir Krallığında üretilen malların çoğu kendilerine anca yettiğinden dışarıya genel de çok fazla değerli mallar satamazlardı, bu yüzden çoğu zaman haydutlar böyle fakir ülkelerin tüccar kafilelerini görmezden gelirdi, çünkü kervan muhafızları ile çatışarak alacakları kayba nazaran kervandan kazanabilecekleri kâr çok düşüktü.

Kısa bir beyin fırtınasının ardından Rubor, haydutların esas hedefinin belki de yolda yanlarına aldıkları gezgin olabileceğini düşünmüştü. Bu sebeple haydutların lideri ile görüşme talep etmek için öne çıkmaya karar vermişti. Rubor ellerini kaldırarak birkaç adım ileri çıkmış ve haydutları biraz süzdükten sonra konuşmaya başlamıştı.

''Ben, Frander Tüccar Birliğinden tüccar Rubor Dina-ğhöğgk''

Rubor, sözlerini bitiremeden boğazında bir yanma ve acı hissetmişti. Konuşamıyordu. Daha sonra boğazın da bir sıvı hissederek elini boynuna götürmüş ve bu sıvının ne olduğunu görmek için eliyle dokunup görmek istemişti. Ancak daha sonra boğazına bir ok saplandığını ve boğazından boynuna doğru kan aktığını fark ederek yere yığılmıştı. Ruborun kanlar içinde yere düşmesi ile birlikte kervan muhafızları ve haydutlar kanlı bir savaşa tutuşmuşlardı.

Tales of RenoireWhere stories live. Discover now