18. Bölüm - Rüya

245 24 0
                                    


Sallama çayımı bir süredir suya batırıp çıkarıyordum. Sudaki hareket dalmamı sağlıyordu.

Ağladığım günden bu yana zaten çok hoş bir şekilde içimi açmaya alışmıştım. Şimdi de bağırsaklarımı açma kararı alıp şeftali çayımı yudumlayacaktım. Zaten duygular konusunda salmıştım, vücut konusunda salmasam iyi olurdu. Ayrıca hoş bir ruh halinde de değildim.

Nasılsın Ela? REZALET! İşler nasıl gidiyor Ela? O da rezalet! Bu şekilde ilerliyordum sanırım. En azından bu çayı beni sakinleştireceğine inancım az da olsa vardı.

Bu moral bozukluğuyla etrafa da pozitif enerji saçıyor değildim elbet.

"Sen istiyorsun ki illa Dinçer Şahaplı sınır dışı edilsin kampanyasına katılayım."

Başımı kaldırıp Mahur'a baktım ve "Hı?" dedim.

"Ay Ela yeter! Anladık aşk acısı çekiyorsun! Ama yapma böyle ya! Ruhun çekildi bildiğin!"

Arkama yaslanıp ellerimi iki yandan sallandırdım ve "Moralim çok bozuk." dedim.

"Onu fark edebiliyorum."

"Niye geldi bunlar başıma? Ne günah işledim?"

"Çok kınadın efendim. Öyle başına gelir işte."

"Gelseydi de bari bir tarafı boklu kekodan gelseydi! Gelen insana bak! DİNÇER ŞAHAPLI! Unut unutabilirsen şimdi! Birde rezalet yani! Ağlarken internete düşmüşüm. Ama şikayet edecem o garsonu, görecek o! Rezalet ya! Her geleni çekme izni mi var kardeşim! Ben orda oturmuşum özelimi paylaşıyorum arkadaşlarımla, duymayan kalmıyor! Hayır yani birde sıkıntı şu ki bunu Dinçer'de görebilir! Görürse daha fena! Hala beni unutamamış der daha da havalanır artık! Ay inşallah görmemiştir Mahur ya!"

"Sen bi sakin olsana. Ayrıca ben bu adamın aktif bir sosyal medya kullanıcısı olduğunu düşünmüyorum. Hayırlı bayramlar yazarken bile direkt siyah ekrana yazıyor ve o siyah ekranı da kamerayı eline yaslayıp çekerek elde ettiğine yüzde yüz eminim. Hadi hata payım olarak yüzde beş çıkarayım, yüzde doksan beş olsun. Hem görse bile ne olacak yani sen ona yüz vermedikten sonra!"

Mahur'un cümlesi üzerine bakıştık. Bir süre bakıştıktan sonra Mahur "Yüz vermezsin değil mi?" dedi.

"Yok yaa ne vericem, ne alaka?" dedim kaşlarımı çatarak. Ancak Mahur bu sözlerime pek inanıyor gibi değildi.

"Ela'cım bak sen daha iyilerine layıksın, boşversene! Asıl otursun o ağlasın ben bir daha Ela gibisini nasıp bulacam diye!"

Gülerek başımı arkaya yatırdım. Ardından "Ya Mahur bunu o kadar içten gelmeden söyledin ki yani o kadar içten gelmeden söyledin!" dedim gülerek. Ardından "Sanki adamı görmüyorsun. Tamam aramız kötü falan ama yani adam sağlam yakışıklı. Bunu ikimizde itiraz edemeyiz. Edersek çarpılırız vallaha. Bu adamın bir tık üstü David Beckham!"

"Ya David Beckham gibi bir adamla olsan demek ki bu sefer oğlunun çilesini çekecektin. Ailesini karısına satacaktı falan. Her türlü dert işte. Sen boşver bence onu. O artık adliye koridorlarında dolaşır, sevgilisinin boşanma duruşmasını bekler." dedi Mahur.

"Mahur!" dedim abarttın tarzında.

"Sen bu sözlerinde iyi coştun."

"Niye yalan mı? Ayrıca gerçekten laflarımda da samimiyim. O seni unutamasın asıl. Dinçer Şahaplı'da kim ki? Yani dışından gördüm yeşil türbe içine girdim estafirullah tövbe!"

"Lütfen bir daha beni teselli etme tamam mı?"

"Teselli de beğendiremiyoruz paşama!"

"Teselli değil bu. Sıvama. Ben batırdım sen sıvıyorsun."

Taç Kimde?जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें