| 21 | eyes, nose, lips

221 28 31
                                    

"Sehun, dinlemeyecek misin beni?"

Bak birde adımla sesleniyor bana, kızgınlığımı arşa çıkarıyor. Tabii iki trip atınca "sehun" oluyoruz, civcivlikten eser kalmıyor. Göt herif!

"Neyini dinleyeyim Jongin? O çocuklarla çıkışta sigara içmenin nasıl bir açıklaması olabilir?"

Burnumdan soluyordum, sinirden kulaklarım yanıyordu. Birazdan kafamdan ateş çıkartmam olasıydı sayesinde.

"Yaaaa, ya işte..."

Kollarımı göğsümde çaprazlamış bir ifadede ona dönüp gözlerine baktım. Bakışlarında suçluluk duygusu görüyordum ama yemezdim. Çünkü, kızacağımı bile bile yapmıştı. Öyleki ben bahçeden çıkarken hemen elindeki sigarayı saklamaya çalışmış, sanki yanındakilerin içmesinden etkilenmiş gibi öksürerek tek eliyle dumanı dağıtmıştı. Dangalak herif. Ailesinden birinin görme ihtimali onu böyle korkutmazdı. Ama işte Tanrı'nın sopası yok, Sehun'una yakalanmıştı.

"Ben de öyle düşünmüştüm Jongin."

"Sehun'um kızma ama lütfen ya."

Fevrice açılan dudaklarımı derin bir nefes vererek kapattım ve ağzımdan taşacak olan hiddeti yuttum. Gözlerim odamın kapısına değdi bu esnada, evde abimden başkası yoktu ancak sesimizi duymasını istemediğim bir elemandı o da. Zaten ben önde esmer arkada eve hiddetle girerken bir şeyleri yeterince çaktığını düşünüyordum. Ayrı bir huzursuzluk meselesiydi o, öteleyip okul kravatımı çözmeye çabaladım. Aynı esnada aramızdaki mesafeyi sağlığımız açısından koruyor, odada ondan uzak köşelere adımlarken, ona bakmadan konuşuyordum.

"Jongin sadece iki saniyeliğine kendini benim yerime koyduğunda tüm mesele çözülecek biliyor musun?"

Kaygan kumaş gergin parmaklarımdan nasibini alırken kolayca çözülmemesi iki kat sinirimi hoplatıyordu.

"Ve sadece iki saniyeliğine bir işe kalkışmadan kendini benim yerime koyarak ne yaptığını düşünsen, hiçbir şey mesele haline gelmeyecek."

Çoğu zaman böylesine yükselmezdim, özellikle de ona karşı... Bana bu yüzden bir cevap vermediğini düşündüm, ki söyleyeceği herhangi bir savunuş çileden çıkarabilirdi.

"Jongin sen onların ne bok olduğunu bilmiyor musun Tanrı aşkına?"

Çözdüğüm kravatın tek ucundan tutup çekerken dayanamayarak ona döndüm ve yatağın köşesine bıraktım elimdekini. Evet aşağı bakması, kirpiklerinin göz altına yoğun gölgeler düşürmesi, içten içe düşünceli olduğunu belli eden kırışık alnı içimi sızlatıyordu. Ama... Ama bugünkü hareketine cidden anlam veremiyordum.

"Küfür etmeyi büyüklük sandıklarını, birilerini aşağılayıp hor gördüklerini, hiçbir amaca rivayet etmediklerini bilmiyor musun?"

Biraz olsun ses tonumu sakin tutmaya çalıştım. Hâlâ derin derin soluyordum, hâlâ o çocuklarla sigara içmesi canımı sıkıyordu, hâlâ kalbimin gümbürtüsü kulaklarımdaydı. Ama... Lanet olsun şu "ama"lara.

"Okulun kapısında sigara içerek kendilerini aşırı havalı bir şey sanıyorlar."

Beynimdeki ani sinir ve bunun eve gelene kadar sürmüş olması, şimdi yerini yorgunluğa bırakıyordu sanırım. Bir çeşit geçiş olsa gerekti. Gözlerime de vuruyordu.

"Onlar gibi mi olmak istiyorsun?"

Jongin'in sadece kalbimin ayarlarıyla oynamasını seviyordum. Umarım bir daha sinir ayarlarımla oynamazdı.

"H-hayır."

O'ndan bir cevap almak değil de, sesindeki güvensizlik durmamı sağladı. Durup soluklandım ve gözlerini kapatıp cümlelerini toparlamasını bekledim.

Arzuhâl |KaiHun| Место, где живут истории. Откройте их для себя