| 16 | oyun gecesi

261 29 5
                                    

"Hadi ya ne beceriksiz herifsin."

"Olum, hiç mi öpüşme yeteneğin yok lan."

"Heh sonunda, sakın düşürmeyin!"

Son cümle Jongin'e söylendi ve o ağzında tutmaya çalıştığı kağıtla bana döndü. Kalbim, kendi yeri ve atması gereken hız hariç her şekilde atarken büyük bir baskı altındaydım. Yan yana dizilmiş oğlanlar galibiyet duygusuna olan istekleriyle, hırsla, yapacağımız bir yanlışta küfürlerini hazırda tutarak bize bakıyorlardı. Yanaklarım daha sıranın bana gelmemesine rağmen kıpkırmızı olmuştu, çünkü başıma gelecekleri biliyordum. Sıra bana gelene kadar kağıdı birkaç kere düşürmüşlerdi ve şimdi ilk kez sıranın sonunda olan bana kadar gelmişken herkes nefesini tutmuş bekliyordu.

Durum şuydu ki; Mina'nın doğum günü partisindeydik. Çıkış noktasının kimden olduğunu kaçırdığım sikimsonik bir oyun oynuyorduk. Erkekler bir grup, kızlar bir gruptu. İki dakikamız vardı ve en çok kağıdı biriktiren kazanacaktı. Oyunun amacı, bahsi geçen kağıdı dudaktan dudağa taşıyarak en sondaki kişiye kadar ulaştırmaktı. Jongin "dudaktan dudağa" kuralını duyunca kolumdan tuttuğu gibi iki oğlanın arasından en sona çekmişti beni, kendisi de yanımda durmuştu.

Aman ne iyi! Kimse benim kalp sağlığımı düşünmesin zaten. Hıh.

Kendi içimde triplenirken oğlanlar oyunun devam ettiğine dair ses çıkarınca, yüzüme yaklaşan ve elleri kural gereği belinin ardında kenetli olan esmer bedene baktım. Bakışları keyifli ve memnuniyet doluydu. Benim ise kirpiklerim titriyordu. Diğer oğlanların tezahüratlarıyla ağzımı açıp dudaklarından kağıdı almak için hamlede bulunurken o da vermek için hamlede bulundu. O kısa saniyeler içinde gözlerimi kapalı tutarken kağıdı düşürmesinin mi düşürmemesinin mi daha iyi olacağını sorguluyordum. Dudaklarımız bir kağıt üzerindende olsa birbirine değdiğinde nefesimi kontrol etmek için zorlanıyordum. Kağıdı dudaklarımda iyi tutamadığımı fark eden Jongin ise, dudaklarını bu sebeple çekmiyordu. İnsanların bağırış çığırışlarını duyarken iflas etmek üzereydim. Bu kadar yakın olmamız bedenime hiçbir zaman iyi gelmemişti. Dudaklarımız birbirine sürttükçe bacaklarım titriyordu. Eğer beceriksizlik edersem diğer oğlanlardan dayak yiyeceğim kesindi. Başım dönüyordu. Her şey fazla geliyordu. Bunun böyle olmayacağını anlayarak ani bir refleksle ağzıyla desteklediği kağıdı içime çekip yüzümü çevirdim ve sonrasında elime aldım.

"Yaşa be Sehun!"

"Sonunda ulan!!"

"Devam, devaaammm."

Eğer sağlığını çok düşündüğünüz arkadaşınız (!) hayata tutunmaya devam ederse siz de oyuna devam edebilirsiniz. Tabi beni çok umursadıkları söylenmediğinden yeni bir kağıt taşımacılığına çoktan başladılar. Onları izlerken her şey o kadar basit geliyordu ki, Jongin ile benim aramdaki bu gerilim bir an sinirimi bozdu. Kağıdı ağızdan ağıza geçirirlerken çok rahat görünüyorlardı, hatta dudakları birbirine yanlışlıkla temas edecek olsa iğreniyorlardı. İlk 50 saniyeyi düşürüp yeniden denemekle geçirdiklerinden şu an fazlaca seri ve iyi hareket ediyorlardı. Belimin ardında birleştirdiğim ellerimi sıkıp tırnaklarımı avuç içlerime geçirdim. Bana yaklaştıkça kasılıyordum. Ancak kasan başka bir şey daha vardı.

Kağıt, sarışın oğlandan Jongin'in ağzına geçiyordu.

İçimde oluşan duygu geçişi neyin nesiydi bilmiyorum ama şu an ağzıma kadar öfkeyle doluydum. Kolay bir geçiş olması umrumda değildi, neden Jongin'in sağında ve solunda ben bulanamıyordum ki? Beni en sona çekerken iyiydi, kendisinin başkasıyla ağız ağıza olacak olması sorun olmuyordu, öyle mi? Bu çok bencilceydi. Oynamak istemediğimi söyleyerek partiyi terk etmek istiyordum ancak esmerin istekli gözler ve ağzında kağıtla bana dönmesi, eklenen gaz verici sözlerle vazgeçmem iki saliseyi aldı. Kaşlarım hâlâ çatıkken bu sefer gözlerimi açık tutarak yüzüme yaklaşmasına izin verdim. Aynı şekilde yüzüne yaklaştım ve kağıdın üzerinden dudaklarımız yeniden birbirini hissetti. İçimde yeniden yoğun bir duygu değişimi yaşarken kalbim yerinde hoplayıp zıplıyordu. Kağıdı ağzıma tutturmak bahanesiyle biraz bastırdığında başım yana yatırarak aldım dudaklarından. Ayrılıp kağıdı elime aldığım sırada bizi izleyen gözler yeni bir kağıtla başlarken o, gözlerime manalıca baktı.

Arzuhâl |KaiHun| Where stories live. Discover now