Akıl Almaz

40 5 0
                                    

Medya: Kılıç Belgün

İYİ OKUMALAR SIR KUTULARIM ❤️


İnsan bir şeye katlanmak zorunda hep ya da birilerine. İşte benim katlanmam gereken kişi de babamdı. Herkesin ailesi böyle değildi ama neden benimki böyleydi. Babalarının günahlarını evlatlarını çeken derlerdi ama benimki çek çek   bitmiyordu da. Yine ne yapmış beni öne sürmüştü. Başkalarına özenmekten kalbim kuruyordu artık. Benim bildiğim babalar tehlike anında ailesini korumak için öne atılırdı ama bizimki her seferinde bizi öne atıyordu. Benim hayatımın adaleti neredeydi? Kaçıncı yarayı alacaktım onun yüzünden? Benim kaderimi yazan ilah bana da yazıyor muydu acaba güzel şeyler ? Umarım yazıyordur çünkü yavaş yavaş tükeniyordum. Ya ben bu hayatı tüketecektim ya da hayat beni. Ama sanki ikinci daha olasıydı. Zaten asıl yaşam bu değil mi? Olasılıklar... Bir işe başlarken hep iyi yönleriyle başlardık, kötü olasılıklarsa beklemediğin bir anda gelip vuruverirdi seni. Ama bu sadece diğer insanlar için geçerliydi. Çünkü benim babamı bulamıyordu kötülük bulsa bile o bana atıyordu hepsini zaten. Bu yaşıma kadar bir şey öğrendiysem o da insanların korkunçluğuydu. Etrafımdaki insanlar babamda dahil hep kötüydü ve ben onların arasında yaşam mücadelesi veriyordum. Ha iyileri de vardı ama maalesef kötülere göre daha azdı iyiler. 

Gözüm kapalıyken beni daraltan bu depo gibi yer gözümü açınca daha da daraltmaya başladı. Çünkü karşımda bir ruh katili yani babam oturuyordu. Karşılıklı sandalyelerde bağlıydık. Ellerim ve ayaklarımı hareket ettiremiyordum. Büyük bir ihtimalle bileklerime kan toplanmıştı bile. Kafamı kaldırıp karşımdaki acınası insana baktım. Yarı uyur yarı uyanık gibiydi. Etrafta ise birkaç adam dikiliyordu. Hepsi de yiyecek gibi bakıyordu. Karşımdaki kişi ise onlardan farklı olarak bana baygın bakıyordu. Kesin yine madde kullanmıştı. Ne anlıyordu ki bu uyuşuklukla da suç işleyebiliyordu. Dudakları gerildi ve güler gibi görünmeye başladı. Yaptığı her hareket sinirimi bozmaya yetiyordu. Gerçi ne yaptığını bilmiyordu da. Durup durup bakması ve sırıtması artık cidden canımı sıktığı için bağırarak kendine getirdim. "Ne bakıyorsun lan! Yine ne yaptın, kime bulaştın adi adam! Bir canım kaldı onu da aldırasıya kadar uğraşacak mısın illa?" Ben bağırınca sırıtışını silmedi ama gözlerine az da olsa hiza geldi. Daha sonra kaşları çatıldı. " Sus be adam olaydın da ödeyeydin borçlarımı." Adamlığı nereden bileceksin sen? Haklıymış gibi konuşuyordu bir de. Söylesene kaç öğün yemek getirdin eve, kaç defa çalıştın evdekiler için. Hadi, söylesene hangi gün elinde parayla döndün eve?" Söyleyemezdi bir şey çünkü kendi de iyi biliyordu ki hiç bir halt yapmamıştı.

"Babalıkmış, ne yaptın da konuşuyorsun? Kim soktu senin aklına bunları?" Konuşurken kendine hakim olamıyordu. Ne gözleri ne ağzı yerindeydi. Yine o baygın haliyle konuşmaya devam etti. "Aa dur ben söyleyeyim. Şu sabah yanından ayrılamadığın oğlan söyledi demi? Çalışmak zor geldi oğlanlarla mı oynamaya başladın, eve de böyle mi getirdin parayı? Amma babalık yapmışsın ha." Sabahtan beri Koray harici kimseyle görüşmemiştim. İyi de bu herif onu nerede gördü? "Ne saçmalıyorsun la sen, kimseyle bir şey yapmadım ben. İçerken hayal dünyasında mı sarhoş oluyor pis adam." Sadece konuşup kahve içmiştik, bu pislik ne görmüştü  de ne sallıyordu acaba. Evet ona baba demiyordum ki hak etmiyordu da bunu. Sırıtması genişledi ve kafası yana düştü. "Bilmezden gelme iti oğlu it. Sen oğlanın içine düşerken seni izledim. O siyah arabanın içinde ben de vardım." Nasıl gördüğü de belli olmuştu. Beni bayılttıkları için görmemiştim ama aynı arabada gelmiştik bu mahlukatla. Adam resmen hayatımda güldüğüm ilk anımda bile her şeyi görmüş ve hesabını soruyordu ya. "Ne diyorsun lan sen? Ben sen miyim? Önce kendine bak bir yapmadığın halt mı kaldı? Senin o iftira attığın oğlan var ya." Ciddiye almadığını belli edercesine kafa salladı. Sinirden dudaklarımı dişliyordum artık. Kasmayacaktım kendimi. Ben de eğlenir gibi salladım kafamı. Daha sonra tekrar ciddileştim. " Beni dinleyen ilk kişi o. İlk arkadaşım. Senin vermediğin merhameti verdi. Senin açmadığın kucağı açtı  o ve Sami ağabey açtı bana. İkisinin de hakkını ödeyemem bu konuda. Ve sen ikisi hakkında en ufak bir hata yaparsan senelerdir çektirdiğinin daha fazlasını çektiririm sana." Yine kafa salladı. Hiçbir şeyi ciddiye almıyordu. Dinliyordu ama önemsemiyordu. Fakat içimden bir ses bu tavırlarının başına iş açacağını söylüyordu. İçimden geçeni duymuş gibi kafa salladı. Hala gülüyordu. "22 senedir olmayan arkadaşın mı? Lan senin ciğerini bilirim ben. Doğruyu söyle, önce Sami'yle takıldın demi lan." Dediği şeyle kan beynime sıçradı. Olduğum yerde tepinerek bağırmaya başladım. Etraftakilerse keyifle izliyordu.

KARA KUTUWhere stories live. Discover now