dokuzuncu bölüm, ağladığında

Start from the beginning
                                    

Cümlesinin altında yatan imayı rahatça anlamış ve umursamamıştı. İkisi de birbirine atışarak dost kalmayı becerebiliyordu. Kısa sürtüşmeli bir sohbetin ardından Jeonghan gözüne takılan tanıdık yüzle sohbete ilgisini kaybetti.

Aynı ortamda bulun Jun onu uzaktan fark etmiş, el sallıyordu. Jeonghan selam vermek için elini kaldırıyordu ki yanındaki Seungcheol'ü gördü. Göz göze geldiler. Heyecanla havaya kaldırdığı elini yavaşça indirdi.

Seungcheol göz göze geldiklerinde fazla takılı kalmadan dikkatini başka bir yöne vermişti. Sanki bir yabancıyı görmüş ve dönmüş gibiydi. Jeonghan o an selam vermesi gerektiğini unutup önüne döndü.

"Onun burada olduğunu bilmiyordum."

Minghao kendini suçlu hissettiği için açıklama yapmaya çalışıyordu ki Seungkwan devraldı.

"Arkadaş çevreniz birbirine yakın, denk gelmeniz çok normal."

Normaldi. Şu an masalarında oturan Seungkwan bile onun en yakın arkadaşıyla sevgiliydi. Onu gördüğü için şaşırmamalıydı. Jihoon yavaşça eğilip kulağına fısıldadı.

"Gitmek ister misin?"

Jihoon'a yalvarır gibi baktığında onun gözlerini kırparak onayladığını anladı. Sadece beş dakika sonra arkadaşı suratını ekşitti.

"Benim midem bi kötü oldu sanki."

Masadaki diğer ikili ne olduğunu anlamaya çalışır gibi onunla ilgilenmeye başladı. Jeonghan da bozuntuya vermemeye çalıştı.

"Hastaneye gidelim istersen."

Bu yalan tamamen ortamdan kurtulmak istedikleri için kurdukları bir dümendi.

"Yok, sen beni eve bırak sadece yeter."

Jeonghan çok üzülmüş gibi arkadaşının koluna girdi.

"Kusura bakma Hao, başka akşam telafi ederiz olur mu?"

Minghao durumu hiç yadırgamadığı için Jihoon ile birlikte mekandan sakince ayrıldılar. Mekan kapısından çıktıktan sonra birbirlerine bakarak gülmemek için zor tuttular kendilerini.

"Jeonghan."

Gülmeleri daha başlamadan yarım kalmıştı. Dönüp arkasına baktığında Joshua'nın ona seslenmiş olma ihtimaliyle şaşırdı. Onunla mektup olayından önce bir iki dostane sohbetleri olmuştu ancak hiç böyle adıyla seslenecek kadar bir samimiyet kurmalarına sebep olacak bir şey değildi.

"Birkaç dakika konuşabilir miyiz?"

Jihoon ortamda fazlalık olmak istemez gibi bir adım geri gitti.

"Ben, geçiyorum eve."

Bir şey olursa ara der gibi bakan gözlerine karşı Jeonghan sadece başıyla onayladı. Ne konuşmak istediğini bilmediği halde Joshua ile birlikte sakince yürüdü. Mekanın bir iki sokak arkasında bir parka gelmişlerdi. Kenarda duran banka oturdular.

"Seungcheol son zamanlarda çok iyi gözükmüyor."

Konunun buraya gelmesi çok normaldi. Joshua onunla başka ne konuşabilirdi ki zaten. Jeonghan için şaşırtıcı olan şey Joshua ile karşı karşıya geldiğinde Seungcheol'ün yanında hissettiği gibi bir heyecan hissetmemesiydi.

"Ben..."

Ne diyeceğini bilemedi. Sadece Cheol değil kendisi de son zamanlarda iyi gözükmüyordu.

"Lafı uzatmayacağım. Başıma bir şey gelir korkusuyla Seungcheol'ün abim olduğunu saklayabilirdim ancak yapmadım. Çünkü başıma bir şey gelmeyeceğini biliyordum."

Rock With You | JeongcheolWhere stories live. Discover now