Save Me

357 42 7
                                    

Yine mahkeme günüm geldi. Cezaevinden çıktığım zaman ellerim kelepçelendi ve yine bir arabaya bindirildim.

Mahkeme salonuna geldiğimde yine Jake bekliyordu. Beni görünce gülümsedi ve "Hoş geldiniz." dedi.
Eliyle sırtımı düzeltti ve "Dik durun içeride güçlü olmanıza ihtiyacımız var."

"Teşekkür ederim."

"Ne demek efendim. İşim bu."

İçeri girerken Jake bana iyice yakınlaştı ve sessizce "Babanız ölmemiş. Bu cezanızı hafifletebilir."

"Sikmişler cezayı. Ölmesini tercih ederdim." O an geri çekildi. Bana iğrenir bir şekil de bakmasını bekliyordum ama bakmadı. Tam tersi elini yapabilirsiniz anlamında havaya kaldırdı.

İçeri girdik ve bizim için belirttikleri yere oturduk. Annem dediğim kadın benden şikayetçi olmuştu. Onun için yapmama rağmen... Ama ona da bir şey diyemiyordum. Ama aşk yine de bu kadar kör etmemeliydi insanı değil mi?

"Karşıdaki kadın anneniz değil mi?" diye sordu Jake. Evet anlamında kafamı salladım. "Anneniz ise şikayetini çekmesini sağlamamız daha kolay olabilir. Yapmamız gereken annenize daha çok ters düşmemek."

Mahkemeden çıktığımızda beklediğimiz gibi oldu. Cezam hafiflemişti. "İşte tam da beklediğimiz gibi." dedi. Sevindiği her hâlinden belliydi. Nasıl olsa işi buydu değil mi?

Omzumu tuttu ve "Bu haber sizin için çok iyi olacak."

"Siz kelimelerini bıraksak. Saygı duyulacak bir yanım kalmadı."

"Peki Heeseung. Bu senin için çok iyi. Annen ile konuşmaya gideceğim bugün." 

"Sana bir öneri. Oğlunuz falan deme. Oğlu olduğumu fark etseydi böyle yapmazdı."

Sırtımı sıvazladı ve "Annenle konuştuktan sonra seninle görüşmeye geleceğim."

Koşarak yanıma geldi Hoon ve diğerleri. "Cezan hafiflemiş." diye zıpladı Sunoo. "O piçin gebermemesi işe yaramış."

"Geberseymiş keşke."

"Gitmen gerekiyor Heeseung. Annenin yanına gittikten sonra geleceğim dediğim gibi."

İçeri tekrar girdim. Düşüncelere daldım. Yine her zaman yaptığım gibi. Yapabildiğim tek şey buydu zaten. Bu şekil de giderse düşünmekten kafayı yiyecektim.

Daha çok düşünmemek için uyumaya karar verdim. Gözlerimi kapattım. Sağa döndüm. Sola döndüm ama olmuyordu. Uyuyamıyordum. Ne yemek yiyebiliyor ne de uyuyabiliyordum.

"Lee Heeseung avukatın geldi." dedi kapıdaki kişi. Ayağa kalktım. Kapıda ellerim kelepçelendi ve görüşeceğimiz yere getirildim.

Geldiğimde hem Jake hem Jay vardı. Yanlarına oturdum. Jay "İyi misin?" diye sordu.

"Yorgunum sadece boşver." dedim ve Jake'e döndüm. Elindeki dosyalarla ilgileniyordu. Ona baktığımı fark ettiğinde elindeki dosyaları masaya bıraktı. "İyi misiniz?" diye sordu. "Teşekkür ederim iyiyim ama siz kelimesi."

"Özür dilerim ağız alışkanlığı."

"Önemli değil bu arada-" dememe bırakmadan dizini masaya vurmuş gibi yaptı. Sonra ses çıkarmadan sadece dudaklarını oynatarak "Burada olmaz." dedi. Başka nerede olabilirdi ki?

"Peki. Neyse siz nasılsınız?" diye sordum Jay'e dönüp. "Bizi boşver Heeseung. Kendini düşün."

"Bencil bir insan değilim."

"Bencillikle alakası yok."

"Peki öyle olsun."

"Lee Cho Hee değil mi?"

"Efendim?"

"Anneniz. Lee Cho Hee değil mi?"

"Jake siz."

"Doğru kusura bakma tekrar."

"Evet annem niye?"

"Bugün biraz araştırdım anneni. Sanırım baban vefat ettikten sonra başka bir adamla evlenmiş."

"Evet."

"Aldattığını biliyor muydun?"

"Efendim?"

"Annenin vefat eden babanı o adamla aldattığını biliyor muydun?"

"Ne? Sen nereden biliyorsun?"

"Anlatamam." dedi ve arkasına sessizce "Burada olmaz." dedi.

"Sikmişler olduğumuz yeri Jake söyler misin?"

Kolumu tuttu ve "Sakin ol anlatacağım sadece biraz sabret." dedi.

Kafamı masaya vurdum resmen ve ağzımdan bir küfür savruldu.

"Heeseung burada küfür etme."

"İnsan öldürmüşüm ben. Küfürüme mi takacaklar Jay?"

"O piç ölmedi Heeseung."

"Sen de diyorsun. Piç. Ölmesi gerekiyordu."

"Hayır. Kendi acı çeke çeke ölecek senin ellerinden olmasa da inanıyorum buna."

"Kim söylemiş benim ellerimden olmayacağını?"

"Heeseung." dedi Jake. Yüzüne baktığımda beni izliyordu. "Evet?"

"Hâlâ cezaevindeyiz. Bu kadar rahat olamazsın."

"Doğru kusura bakma. İşlerini falan zorlaştırırım."

"Hayır işimiz zorlaştırmazsı-"

Gülüp "Dalga geçiyorum sakinleş. Beni düşündüğünü biliyorum."

"Sana bir haberim var."

"Dinliyorum."

"O adamın durumu kötüymüş. Ölme riski yokmuş ama hastaneden çıkması uzun sürecekmiş."

"Mükemmel bir haber umarım orada geberir."

"O adam hastaneden çıkmadan önce seni buradan çıkarmamız gerekiyor."

"Bu durumda bir iş birliği yapabiliriz." Elimi elinin yanına koydum ve Jake'e doğru eğilip "Benim için kiralık bir katil tutup bütün olayı kökünden hâlletmeye ne dersiniz?"

"Sikerim olayını Heeseung. Mal mal konuşma artık." dedi Jay.

"Heeseung ciddiye alman gereken bir olayın içindeyiz."

"Kim söyledi şaka yaptığımı?" dedim ve arkama yaslandım. "Ben bunu burada boğarım. " dedi Jay.

"Jay gel de boğ valla. İçerde sıkıldım birilerine ihtiyacım var."

"Sakin olun beyler. Çok dikkat çekiyorsunuz."

"Jake bana da öğretsene nasıl bu kadar sakin kalabildiğini?"

"Bu kadar yılı boşuna okumadım Heeseung."

"Doğru ya eğitim her şeydir."

"Evet tam da öyledir."

Odaya giren kişi görüşme süremizin bittiğini söylemişti. Gitmek için ayağa kalktığımda Jake adımı seslendi.

____
Aslinda bunu yazmayi bitirdigimde yayinlamaya devam edicektim ama su an anlik gelen bi seyle atmaya karar verdim.

I Can Be Everything • HeejakeWhere stories live. Discover now