yedinci bölüm, turnuva fiyaskosu

Start from the beginning
                                    

Jeonghan ondan böyle bir atak beklemediği için yumuşadı.

"Haddim değildi, yapmamam gerekirdi."

Bu özrün altında kalmaması gerektiğini biliyordu Jeonghan. Siniri giderek yatıştı. Tüm sinirini ondan çıkarması doğru değildi. Bu işte kendi payı da oldukça büyüktü.

"Sana yalan yanlış ümit vermek istemiyorum."

Sinirinin sebebinin bu olmamasına karşın uydurabileceği en iyi bahanesi buydu. Kendine hakim olamadığı için kızgındı. Tüm bunlara sebebiyet verdiği içindi.

"Ben düşman değilim Jeonghan, ne olursa olsun sorgusuz sualsiz destek olabilecek biri olarak gör."

Mahcup hissediyordu kendini. Seungcheol ile hem sınırı aşıp hem de üzerine azar çekebilecek kadar yüzsüzlüğe sahip biri olmanın mahcupluğu vardı üzerinde. Bu mahcupluktan kurtulmak ister gibi konuyu değiştirdi.

"İyi şanslar."

Seungcheol yarım bir şekilde gülümsedi.

"İşte duymak istediğim buydu."

Jeonghan da moral olması için onun gibi gülümsedi.

"Attığım her basket için bir öpücük almak daha da motive edebilir beni."

İki gülümsemeyi hemen sululuğa vurmasına karşı Jeonghan sitem etti. Utanmadan söylediği şeye karşı onun yerine de utandı. Bacağına tekme attı.

"Cıvıma hemen!"

Seungcheol tekmeyi yedikten sonra acımış gibi bacağını kaldırdı.

"Amacın basket atmamam için beni sakatlamak mı?"

Jeonghan olduğu yerde adeta tepindi.

"Sus!"

Seungcheol onun bu tavrına karşı adeta kahkaha atarmış gibi bir hali vardı. Jeonghan daha fazla utancından yerin dibine gitmek istemediği için konuşmayı daha fazla uzatmak istemedi.

"Ben gidiyorum."

Spor salonunun arka girişinden içeri alınmayacağını bildiği için ön tarafa doğru dolandı. Maçın başladığını belirten tezahürat ve seslere rağmen Jeonghan bir şeyin eksikliğini hissetmiş gibi kapıda duraksadı.

Vernon'un sınıfa gelip kafasını karıştırmasıyla telefonunu sırasında unuttuğunu hatırladı. Spor gününde serbest olduğu için yanında olması gerekiyordu ancak aptallığına denk gelmişti.

Salona girmeden okula geri döndü. Boş sınıfta sırasının üzerinde masumca onu bekleyen telefonunu aldı. Seungcheol'den sürekli gelen mesajlarla dolu bir ekranı vardı.

Hiç bakmadığı günaydın, iyi geceler mesajları ve kendinin sürekli fotoğraflarıyla doluydu mesaj kutusu. Jeonghan ekranını açıp son attığı mesaja baktı. Giyinme odasında spor üniformasıyla fotoğrafını atmıştı. Yarım bir şekilde güldü.

Jeonghan'dan hiç cevap alamamasına rağmen mesaj atmaktan asla vazgeçmiyordu. Tüm gün bir şey yazmasa bile mutlaka fotoğraf gönderiyordu. Onu özlediğini falan mı dişünüyordu bu çocuk? Sohbeti sessize alıp telefonu cebine attı.

Okul binasından çıkıp spor salonuna doğru adım adım yürüyordu. Biraz da aceleciydi aslında. Hiç anlamadığı basketbol maçını kaçırmak istemiyordu. İçten içe onu izlemeyi gerçekten istiyordu ve bu adımlarına yansıyordu.

"Hey!"

Daha spor salonuna varmamıştı ki arkasından ona seslenen iki çocuğa baktı. Neredeyse herkes spor salonundayken bahçede kimseyle karşılaşmayı beklemiyordu açıkçası. Üzerlerinde başka bir okulun logosu olan üniformalar vardı.

Rock With You | JeongcheolWhere stories live. Discover now