Giriş: Aysel Git Başımdan

18 1 5
                                    

Yanacak yerim kalmadı.

Yetmeyecek, diye fısıldadım kendi kendime. Ne kadar kaçsan da bulacaklar seni, ne kadar iyi gizlensen de yetmeyecek. Bu defa kaçamazsın da üstelik, geçtiğin her yeri ateşe veremezsin. Adım atıp yakabileceğin şehir kalmadı, o kadar çok kaçtın ki kaçtığın tüm yollar tanıdık sana. Yeni bir yol da yok yürüyebileceğin, kaçacak yerin kalmadı.

Yakacak yerin kalmadı.

Aysel git başımdan ben sana göre değilim.*

Üzerime aldığım şala biraz daha sıkı sarıldım. Kırmızı saten elbisem omuzlarımı açıkta bırakıyordu ve bu fazlasıyla üşümeme neden oldu. Hava hepten soğumuştu, böyle zamanlardan nefret ediyordum.

Sen onun nefes almadığı her andan nefret ediyorsun.

Sen içinde onun olmadığı her şeyden nefret ediyorsun.

Ölümüm birden olacak seziyorum.
Hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim.
Aysel git başımdan istemiyorum.*

Başımı gökyüzüne çevirdim. Bir umut kaçabileceğim, sığınabileceğim bir şeyi aradı gözlerim. Onu bulamayacağımı biliyordum, gideli çok zaman olmuştu; hiç değilse ondan kalan bir şeyler görmek ümidiyle yalvarırcasına baktığım gökyüzü de bu akşam bana pek yardımcı olmuyordu. Koca gökte bana uzatılan bir tane yardım eli yok gibiydi, bir tek insan bile sesimi duymuyormuş gibi. Üstüne üslük birlik olmuşlar da sesimi duyurabileceğim tek şeyi, o yıldızı, bana göstermiyorlardı sanki. Tüm dünya karşımda durmuş kadar yalnız hissediyordum.

Balkondan aşağı sarkmaya devam ederken bu sabah telefonumda beliren ve anında dünyamı tepetaklak eden o mesajı bir defa daha okuma ihtiyacı hissettim. Her şeyin başladığı- ya da bittiği, bundan bazen emin olamıyordum- o şehre dönmem için kuvvetli bir çağrı, oraya tekrar adım atmam için güçlü bir gerekçe. Ben o şehre bir daha ayak basmamaya yemin etmişken, dönmemeye bu denli kararlıyken tüm kararlarımı yerle bir etmemi sağlayan o mesaj.

"Aysel Hanım, sanırım bahsettiğiniz defteri buldum. Haber vermemi istemiştiniz."

Bulununca haber verilmesini istiyordum evet, fakat bulunmasını hiç istememiştim. O defterin o evin içinde bir yerlerde olduğunu hep biliyordum ama hiç kendim aramamıştım. Bazı şeyleri hiç öğrenmek istememiştim. Zamanı geldiğinde onlar beni bulsun istemiştim, sanırım sonunda gelmişti. Peki ben yüzleşmeye hazır mıydım, yoksa bir defa daha mı her şeyi arkamda bırakıp kaçmam gerekecekti?

Kaçacak yerim kalmadı.

Telefonumu ekranına birkaç küçük damla düşünce kapattım. Üzerimdeki şalı kollarımı biraz daha kapatması için çekiştirdim. Gözlerimi kapattım, çiseleyen yağmurun tenime değmesine izin verdim. Biraz yağmura, bolca karanlığa ve o yıldızı görmeye ihtiyacım vardı. Benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün. Dağıtır gecelerim sarışınlığını. Uykularımı uyusan nasıl korkarsın. Hiçbir dakikamı yaşayamazsın.* Kimse, benim hiçbir dakikamı yaşayamazdı. Yaşayamamışlardı da, deneyen herkes bir bir ölmüştü; deneyen herkesi bir bir öldürmüştüm. Havanın karardığına seviniyordum, onu özleyebilirdim. Buna uzun bir zamandır ihtiyaç duymuyordum; ona uzun bir zamandır ihtiyaç duymuyordum. Sanırım artık ona ve her sokağında el ele yürüdüğümüz o şehre dönmem gerekiyordu.

Yakacak yerim kalmadı.

Telefonumu hızlıca açtım, kaçacak yerim kalmamıştı fakat dönebileceğim bir yer vardı. Hem, beni orada bulamazlardı. Kim katili suç mahallinde arardı ki, değil mi? Yarın sabah erken bir saat için uçak bileti aldım. Saat farkını düşünürsek yarın akşam kaçmak için ruhumun bir parçasını geride bırakmayı göze aldığım o şehre geri dönüyordum. Ona geri dönüyordum. Ve Tanrım, bu nasıl hissettirmeliydi? Sanırım gitmeden bilemezdim. Bunun beni ne kadar kıracağını hayal etmeye çalışsam da ardından bu çabaya minik bir kahkaha attım. Kırılamazdım, imkanı yoktu. Sayamadığım kadar çok parçaya bölünmüş, neredeyse un ufak olmuştum.

Kırılacak yerim kalmamıştı.

*Attila İlhan, Aysel Git Başımdan

SaklanWhere stories live. Discover now