6- Oda

293 27 6
                                    


Carl'ı görür görmez daha şiddetli ağlamaya başlamıştım. Yüzü gerçekten çok kötüydü ve tanınmayacak haldeydi. Ben tam onun yanına gitmeye çalışırken Nate saçlarımdan tutup gerilememi sağladı. Canım yanmıştı. Carl bunu görünce ellerinden kurtulmaya çalışıp bağırarak "Bırakın onu hemen!!!" dedi. Rick'in hala bağırışlarını duyuyordum. Bayılacak haldeydi. Sesler kafamda çınlamaya başladı. Carl'ı yanıma getirmişlerdi. Carl bana yaklaşmaya çalıştığı an silahı kafasına dayıyorlardı. Nate önümüzde dolanarak konuşmaya başladı. Rick sinirle onu dinliyordu. Önce kancalı elini Rick'e gösterip "Bunu görüyor musun?" dedi. Rick'ten cevap alamayınca bağırarak "Peki kızımı yanımda görebiliyor musun!!?? Hepsi senin suçun Rick. Hayatını bu kadar hızlı karartmayı nasıl başardın? Ama şimdi aynı acıları farklı şekilde yaşatıcam. Önce kızına oğlunun elini kestiricem, sonra da kızını bizzat sana öldürtücem." dediği an başım iyice dönmeye başlamıştı. Rick'in yüzündeki ifadeyi görebiliyordum. Çok karışık bir şekilde bakıyordu. Dehşet içinde, hem üzgün hem sinirli.

Nate son sözlerini söyledikten sonra Carl'ı alıp yere sırtüstü yatırdı. Kollarını iki yana açmasını sağlarlarken Carl'a ve bana "En ufak yanlışınızda üçünüz de ölürsünüz. Bunu denemeyin." dedi ve elime kocaman bir balta tutuşturdu. Tutmak istemiyordum ve ağlıyordum. Nate Carl'ın başından şapkasını çıkarıp benim başıma taktı. O sıra tekrardan Carl'ın yüzünü görmüştüm. Daha fazla ağlamaya başladım. Ölüceğim için değil, onları kaybedeceğim için ağlıyordum. Carl bana baktı yanakları ıslanmıştı ağlamaktan. Birden dayanmayıp bağırarak Nate'de döndüm ve "Bunu yapmak istemiyorum!!" dedim ağlarken. Nate güldü ve "Yapıcaksın. Buradan kurtuluşunuz yok." dedi. Carl kesilmesi gereken elini yana doğru açmış bir şekilde bana bakıyordu. Ben de ona. Elimde baltayı tutuyordum. Nate "Yap artık!!" diye bağırdı. Ben başımı iki yana sallarken "Hayır!!" dedim. Nate sesini daha da yükselterek saçlarımdan tutup başımı yukarıya kaldırdı ve "Yap şunu! Derhal!!" diye karşılık verdi. Saçlarımı bıraktı ve Carl'a döndüm. Carl bana bakıyordu. "Jessie. Sorun değil. Yap gitsin" dedi ve şiş olan gözünden bir damla yaş düştü. Ağlıyordum. Gözlerimi sımsıkı kapattım ve baltayı havaya kaldırdım. Bunu yapmak istemiyordum. O sırada arkamdan yüksek bir hırlama sesinin ve Nate'in bağırışını duydum. Hızla arkamı döndüğümde bunun Krallık'taki Kaplan olduğunu ve Nate'e saldırdığı gördüm. Şok içinde orayı izlerken Carl yerden kalkmıştı ve Rick'i çözüyordu. O sırada da bilmediğimiz bir yerden gelen kurşunlar o iki adamı da vurmuştu. Baltayı yere fırlatıp ben de Carl'a yardım etmeye gittim. Rick'i çözüyorduk. Rick bayılacak halde görünüyordu. O sırada karşıdan gelen Carol'u fark ettik. Hızla yanımıza koştu ve Rick'i o aldı. Carl ile birbirimize baktık. Birden bana sarıldı ve başını boynuma gömdü. İkimiz de ağlıyorduk. Kurtulduğumuz için. Ellerini yüzümde telaşla gezdirirken "İyi misin??" dedi. Başımı salladım ve gülümsedim. Elimi tuttu ve Carol ile Rick'in arkasından ilerlemeye başladık. Koridordan geçerken küçük bir kapının ardından birisi "Yardım edin!! Lütfen beni bırakmayın!" diye kapıya vuruyordu. Kimse sese aldırış etmeden ilerlerken en arkadan biz geliyorduk. Ben duraksadım. Carl bana dönüp "Tatlım gitmeliyiz." dedi. Yüksek sesle "Hey!! Onun yardıma ihtiyacı var!" dedim öndekilere. Duraksadılar ve Daryl söylene söylene geri dönerek "Senin şu gereksiz yardımseverligin..." diye zırvalayıp kapıya yöneldi. Kapıya vurup "Bizi duyuyor musun?" dedi. O sırada Carl benim elimi tutmaya devam ediyordu.

Adam cevap verdi. Sesi çok telaşlı geliyordu. "Evet, evet duyuyorum! Jacob Rogers! Adım Jacob Rogers!!" dedi. O anda beynimden vurulmuşa döndüm. Bu babam olabilir miydi? Çünkü onun ismiydi. Daryl kapıyı yavaşça açarken herkes tetikteydi. Kapı açıldığında gerçekten onun olduğunu gördüm. Ayaktaydı ve diğerlerine bakıyordu. Ben de şok olmuş bir şekilde ona. Sakalları epey uzamıştı. Saçları hafif beyazlamıştı ama o benim babamdı. Gözümden bir damla yaş düştü ve "Baba!?" dedim sesim titrerken. Onun ölü olarak bilirken bilinmedik bir anda karşıma çıkması beni derinden etkilemişti. Ona seslendiğim an bana dönmüştü. Beni tanıdı. "Jessie!??" dedi heyecanla. Birden koşup ona sarıldım. Birlikte yere düştük. İkimiz de ağlıyorduk. Saçlarımı okşuyordu ve beni öpüyordu. Ağlayarak "Öldün sanmıştım." dedim. O da "Kurtuldum güzel kızım!" diye cevap verdi.

Olayın şokunu atlatıp ayağa kalktığımızda Daryl silahı babama doğrultmuş bir şekilde "Jessie onun yanından ayrıl." dedi. Başımı iki yana sallayıp "Hayır bana inanın!! O benim babam!!" dedim. O sırada yüksek bir silah sesi duyuldu. Babam yere düştü. Sesin geldiği yöne baktığımda Nate'in adamlarından olduğunu gördüm. Daryl hemen o adamı silayla vurdu. Babam yerde sırtüstü yatıyordu. Hala uyanıktı. Bağırarak "Baba!!" diye yere çöktüm ve başını tutup kaldırdım. Kalbine yakın olan yerden vurulmuştu ve eliyle orayı tutuyordu. Bu sefer ağlamıyordum. Sadece gözlerim dolmuştu. Ağzından kanlar gelmeye başladı. "Seni seviyorum kızı-" diyecekken birden sustu. O anda öldüğünü anladım. Göğsüne doğru kapandım ve sessizce ağlamaya başladım. Daha ona kavuşamamışken onu tekrardan kaybetmek beni de göğsümden yaralamıştı. Birisi kolumdan tutup beni kaldırmaya çalıştı. Bu Carl'ın sesiydi. "Hadi Jessie. Gitmeliyiz." diyordu. Başımı iki yana salladım ve ayağa kalkıp Daryl'in elindeki silahı aldım. Tekrar yere çöktüm ve önce babamın anlına bir öpücük kondurdum. Silahı başının kenarına doğru yerleştirdim ve gözlerimi sımsıkı kapattım. Silahı ateşledim. Onu öldürmüştüm. Elimin tersiyle anlımı sildim. Ona doğru baktım. Yüzümde acı bir gülümseme oluşmuştu. Carl beni kolumdan tutup kaldırdı. Yürüyecek halim yoktu. Beni o ayakta tutuyordu. İlerlemeye devam ettik ve buradan çıktık.

Olanların hepsi adeta bir rüya gibiydi. Her şey o kadar hızlı gelişmişti ki... Hilltop'a döndük ve kapılar açılmıştı. Eve doğru ilerledik ve Carl ile odama geçtik. Yere oturdum. Öylece duvara bakıyordum ve hiçbir şey söylemiyordum. Hala olanların etkisindeydim. Carl karşıma oturdu. Yüzüne baktım. Çok yaralanmıştı. Elinde pansuman malzemeleri getirmişti. Anlımı temizlemeye başladı. Yarama dokunmasıyla birlikte irkilmiştim. Carl telaşla "Affedersin! Canını mı yaktım??" dedi. "Hayır." dedim sessizce. Yavaş hareketlerle yaramı temizlemeye devam etti. Uzun bir süre onun yüzünü seyrettim. Düşündüm ve şimdiye kadar ayakta kalabilmemi sağlayan kişi Carl'dı. Ona gerçekten minnetardım. Yaramı temizlemeye devam ederken "O pislik sana başka bir şey yaptı mı?" dedi sinirle. "Hayır yapmadı. Babamın tekrar ölmesine sebep oldu. Onu diriltip tekrardan öldüreceğim." dedim sinirle. Gözüm dönmüştü resmen. Carl "Babana olanlar için çok üzgünüm ama... lütfen kendini daha fazla yıpratma. Seni çok seviyorum." dedi. Ona baktım ve "Ben de seni çok seviyorum." dedim. Öpmek için yaklaştığımda başını geriye çekip "Dudağım kanıyor öpme. Senin o güzel dudakların kan olmasın." dedi. Ona baktım ve daha sonra baş parmağımla dudağındaki kanı yavaşça silip dudaklarımızın birleşmesine izin verdim. Gözlerimi kapattım ve ellerimi yanaklarına koydum. Bu beni rahatlatmıştı. Huzur içindeydim ve buna gerçekten ihtiyacım vardı. Onu öptüğüm an bütün sorunlarım yok oluyordu.

Dudaklarımızı ayırdığımızda birbirimize baktık ve gülümsedik. O an tek bildiğimiz şey vardı ve ikimizin de ne kadar şanslı olduğuydu...

The Walking Dead- Carl x Jessie 2Onde as histórias ganham vida. Descobre agora