Çekse bile söylememeye niyetliydi Gökçe.

Kırk yılda bir dışarı çıkmışlardı, bu anı mahvedemezdi. Yağız sanki tüm dünyadaki mikropların hedefi oymuş gibi davrandığından evden dışarı adım atamıyor, Masumlar Apartmanı Safiye'yi rol model almış gibi davranmaya devam ediyordu.

O kadar ki soyduğu kiviyi en az üç kere yıkadığına yemin edebilirdi ve başı bile ağrımazdı çünkü adam gerçekten dört kere yıkamıştı.

"Sen de ye," diyerek çatalda duran parçayı ona uzattı, Yağız kısa bir an onu desteksiz bırakarak uzatılan kiviyi yedi. "Tazeymiş," dedi kendi kendine, geze geze manavın bile iyisini bulmuştu. Bir süre sessizce oturdular, Gökçe göl manzarasına bakarken Yağız yeşillikte gözlerini gezdiriyordu.

Aynı evin farklı sokağa bakan pencereleri gibiydiler, gördükleri farklıydı ama bedenleri birbirine değerken, aynı evin iki huzurlu sakiniydiler.

"Cinsiyetini öğrensek iyiydi," diye söylendi Yağız. Ara ara şansını deniyordu ama kadın illa doğumda öğrenmek istediğini söylüyordu. "Ne fark eder ki kara gözlüm?" Gökçe rahatça sorusunu sormuş, biraz daha kocasına yaslanmıştı. Gözleri parmağındaki alyansa döndü.

Şaka maka tapuları vermeden koca olarak almıştı oğlanı ya, helali vardı.

"İsim bakarız mesela," Yağız ikna edici olmaya çalışıyordu ama karşısındaki kadının da bir keçiden farksız olduğunu biliyordu. Onunki faydasız bir çabaydı, yine de ümit dünyasıydı işte. "Her ikisini de seçeriz, tek derdimiz bu olsun."

Sonu tekrar gözyaşları olmasın diye karşı çıkmadı, ağlamaktan içi dışına çıkıyordu zaten, bari şurada daha fazla gözyaşı dökmesin diye düşündü.

Gökçe'nin de neye ağlayacağı belli olmuyordu. Hamilelik nedeniyle işinden izin aldığı için bir hafta ağlamış, daha sonra da "Zaten kaymakam olamadım," diye bir hafta daha gözyaşı dökmüştü. Hep hayaliydi fakat hayat her yerden bollukla gelemiyordu. İçişleri bakanlığında uzman yardımcısı olmuştu ama o makam bir hasret olarak içinde kalacaktı.

Yine de işinden memnundu, hamile kalana kadar güzel arkadaşlıklar bile edinmişti. Eğlenceli iş ortamı sayesinde mutsuzluktan biraz sıyrılmış, çabucak da adapte olmuştu. Hem Ankara'da kalmaları da iyiydi çünkü Yağız da burada bir uçak firmasında mühendis olarak çalışıyordu. Muş'un bir ilçesine kaymakam olsa adam kalkıp nasıl gelecekti?

Gelmesine gelirdi gerçi, Gökçe deyince akan sular duruyordu neticesinde.

Onun yüreği kaldırmaz diye aklansa bile askeri okula geri dönmemiş, Onur'un yemin töreninde gözleri dolsa dahi hayalini arkasında bırakmıştı. Yüreği sadece o an hafifçe sızlamıştı, onun dışında sırtını yasladığı kadın için değil meslek hayali, tüm hayatını gözünü kırpmadan harcardı. Aylar sonra bir küçük bedene de böyle hissedecekti, gerçekten baba olduğu o an anlayacaktı geri kalan her şeyin ne kadar boş olduğunu.

"Yağız yarim," diye seslendi Gökçe, yarim kelimesine her zaman olduğu gibi gülümsedi adam. "Dans edelim mi?"

"Hayır," dedi gayet net bir sesle ama eşi daha son kozunu oynamamıştı. "Lütfen?" diye diretti titreyen bir sesle. Ağladı ağlayacak yüz ifadesini görsün diye de sırtlarını ayırmış, tek elinden destek alarak kocasına doğru dönmüştü. Yağız suratını gördü ve derin bir nefes vererek ayağa kalktı, elini de ona yardım amacıyla uzatmıştı.

Gökçe'ye hayır demek gün geçtikçe daha da zor oluyordu.

"Şarkıyı sen seç," diye heyecanla söylendi kadın, çoktan ayağa kalkmış ve çimlere direkt basan ayakları sayesinde de şimdiden kendini daha iyi hissetmişti. Cebinden telefonu çıkardı Yağız, ne açacağını bilemese de hızla bir seçim yaptı ve müzik başladı.

Bir bahar akşamı sen diye öldüm ben, diyordu Yalın.

Bedenlerinin arasında Gökçe'nin büyüyen karnı vardı ama bu mutluluğa da dans etmeye de engel değildi. Dudakları yukarı kıvrıldı, parlayan gözlerine sakin ses eşlik etti. Sade bir ritimle dans ettiler, şarkı bitti ve tekrar başladı. Gözleri gözlerinden çekilmedi, aşk fani bir rüzgardı belki ama bu dünya da öyle değil miydi? Onlar göçüp gidene kadar aralarında esti durdu bu tatlı meltem, aşk hep havadaydı. Sarıldıklarında birbirlerine uyan bedenlerinde, onları birbirlerine bağlayan parmaklarındaki yüzüklerde, ufak bir öpücükle kavuşan dudaklarında.

Aşk aralarındaydı, nefeslerinde ve kaderlerinde.

Belki de ruhlarının en derininde bir tanışıklık hissinde.

...

Nil Gökçe ve Yağız'a burada veda ediyoruz ama Aylin ve Tuğrul ile birlikte bambaşka bir yol yürüyoruz, hepinizi Dip kitabımıza bekleriz. Şans vermeyi ve göz atmayı unutmayınn ♥️

Göğe Ait'i finaline kadar okuyup oyladığınız için çok teşekkürler

-12.05.2023
HazNil'den sevgilerle.
♥️♥️

Göğe Ait | TextingWhere stories live. Discover now