3.2

25.4K 1.6K 156
                                    


"Ya biz neden çıktık mekandan?"

Teyzemin kızı Burcu, giydiği kaşe kabana sıkıca sarılırken bana dönerek konuşmuştu. Diğer teyzemin kızı Büşra ise "Tam da önümüzdeki amca varı yoğu buraya yatırıyordu, bir keyfini çıkarttırmadın Nil!" diye isyan etmişti.

Siz anlamazsınız bakışımı atarak, Ankara soğuğundan içime bir nefes çektim. Aşık olmak nasıl bir şey hiç anlamıyorlardı gerçekten. Benim Yağız Yarim, her zamanki haşmeti ile çıkıyorsunuz oradan Gökçe dediyse, Nil kuyruğunu kıstırıp çıkardı.

Ee, hanımcı bey istiyorsak; beyci hanım olmayı da bilirdik elbet.

"Bu sevdalar boşuna hey!" diye bağıran bir sarhoş önümüzden geçerken içli içli bağırdım. "Bu sevdalar boşuna!" Sokakta adamla birlikte yankılanan sesimle kızlar yüzlerini buruşturmuş, arkamdan ise bir ses "Boşuna tabi," demişti.

Halis mi duyuyordum ben, Yağız yarimin erkeksi sesi mi çalınmıştı yoksa kulağıma? "Kızlar, siz de bir pilot sesi duyuyor musunuz?" Burcu uzaylı görmüş gibi suratıma bakarken "Ne?" diye sormuştu avel avel.

"Ulan Gökçe," diye tekrar duydum sesi, kaşlarım kalkarken bu sefer Büşra'ya döndüm. "Kız ben aşkımdan kafayı yiyip, Mecnun gibi çöllere mi düştüm?"

"Yok Gökçe, ne çölü? Sen olsa olsa Ankara pavyonlarını aşındırırsın," Kolumu saran beni döndüren bir elle, gördüğüm suret anında yüzümü güldürdü. "Yağız!" dedim hafifçe bağırarak. Sarılmak da istiyordum ama kolumu tuttuğundan kısa bir "Hoşgeldin," ile yetinmek zorunda kaldım.

"Ne hoş geldim ne hoş geldim, sorma. Hatta çok da hoş buldum, bu haliniz ne kızım?" Şöyle bir kendime, daha sonra da teyze kızlarıma baktım. Hepimiz derli toplu görünüyorduk, hatta Burcu'nun nasılsa düşer diye yaptığı bukleler bile hayata sıkıca tutunmuş, muntazam bir düğün maşası şeklinde duruyordu. "Hangi halimiz?" diye sordum el mecbur.

"Gökçe!" Sesi neredeyse sokağı inlettiğinde, gülen yüzüm anında soldu. "Sen sinirli misin?" Elimi hafifçe kızarmış boynuna koyarak, narin hareketlerle okşadım. "Kızarmaya falan başladın, bir sorun mu var kara gözlüm?"

"Ya sabır," dedi ilk önce. "Allah'ım sabır ver," diye devam etti birkaç saniye sonra ve noktayı da siniri geçmemiş olacak ki daha sert bir sesle koydu. "Ya da önce Gökçe'ye akıl ver ki, ben aklımdan olmayayım!"

"Yalnız Nil çok zekidir," dedi Büşra kınayan bir bakışla. Burcu da sağ olsun hemen katılmış "Tam o başarılı komşu kızı valla, maşallah," diyerek de beni onurlandırmıştı. Onlara havada süzülüp giden bir öpücük atarak, göz kırptım.

Yağız bey de kimi kendine düşürdü görsündü canım, biz de az değildik. Güzellik desen çiçek gibi kız iltifatına layık, zeka desen komşu çocuklarıyla yarışır, sempati desen bir gülümsememe bakıyor; tam paket kadındım işte, daha da iyisini anca rüyasında görürdü!

Dudaklarımı büzdüm, ben de ondan iyisini anca rüyamda görürdüm, gördüğüm de kesin kalbimi çarptırmazdı.

"Sarhoş musunuz siz?" dedi Yağız, bana olan siniri asla kuzenlerime karşı ses tonuna sirayet etmiyordu. "Yoo," diye cevaplayan kızlara inanmamış bir bakış attı. "Gökçe'yi zeki bulduğunuza göre zil zurna sarhoş olmanız lazım."

"Aşk olsun kara gözlüm!" dedim bir anda bağırarak. Sonra ağzımdan çıkanla güldüm. "Olsun mu aşk?" diye sorarak koluna tutunmak istedim ama ateşe değsem daha az ürkeceğim bakışlarını gözlerime dikmesiyle ellerimi tin tin üstünden çektim.

"Ne oldu, mekanda kavga mı çıktı da siz kapıya döküldünüz?" diye soran yarim, şöyle bir çevreyi kolaçan etti. Sonra da üstümü süzmüştü, uzun montum elbisemi full kapatıyordu ve altımda da dizimin altında biten bir çizme olduğundan, pek bir şey görememiş olacak ki tekrar gözlerime baktı.

Göğe Ait | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin