9. Bölüm ☄️

3.2K 235 70
                                    


Yorumlarınızı bekliyorum bebek taneleriii 💜💜

Bölüm 9: Kaçarken Tutulmak ve Yanmak

Ayaklarım bir ileri gidiyorsa on geriye kaçıyordu. Korkuyordum, geriliyordum, kaçmak istiyordum. Tek başıma olsaydım yine savaşçı asker olarak o okula gider ve savaşırdım; fakat şu an kendimden de öteye koyduğum bir durumun içerisindeydim.

Ben laf yemeye, aşağılanmaya, dışlanmaya ve çokça ötelenmeye alışmış birisiydim. Fakat o Solcu Başkan'dı. Işıkların her zaman üzerinde olduğu, her an sahnedeymiş gibi gözler önünde olan, altın gibi parlayan birisiydi. Dudaklarından çıkacak bir kelam için gözlerini, yüzünden ayırmazlardı. Yaptığı her hareketi incelenen ve çokça örnek alınan birisiydi. Ben onun vurgun yediği taraf olacaktım. İktidarlığı benimle sarsılacak ve hatta yıkılacaktı. Ben bu okulun virüslü yanıydım. Benden kurtulmak için uğraşıp sağlıklarına kavuşma niyetindeydi hepsi. Oysaki tek birine zararım yoktu. Üstelik bilmedikleri ama arkadaşı eşcinsel olan o kadar çok kişi vardı ki. Bu olay sadece bana özgü bir şey değildi. Sadece ben içlerinde ket vurdukları yanın dışarı yansımış hâliydim. Bu yüzden de ortadan kaldırılması gerekilen kişiydim.

Onlar hiç bahar görmemişti. Aşkı tatmamış, bununla yanmamışlardı. Ben de tatmamıştım ama gönlümün kıyısında bunun taze açmış çiçeği hâli hazırda bekliyordu. Ben her şeye rağmen bir baharı yaşıyor, kalbimde pembe çiçekler büyütüyordum. Onlar hep kıştı. Hep kar, kış, kıyamet... Oysaki ben kışın bile masum tarafına tutunuyordum. Onlardan farklıydım. Evet, farklıydım ama bu eşcinsel olduğum için değil, kalbimde çiçek büyüttüğüm içindi. Zira çiçekleri olsaydı onların da, böyle bir cehennem yaşatmazlardı gönüllerinde.

Minik minik attığım adımlara rağmen ızdırap çektiğim yerin önüne gelmiştik. Kaçamak bakışlarımı Asef'e çevirdim. Dimdik karşıya bakıyordu. Öyle güçlü ve görkemli görünüyordu ki nutkum tutuluyordu karşısında. Nasıl, diyordum. Nasıl bu kadar güçlü olabilir? Nasıl dağ gibi durup bir an olsun sarsılmıyordu?

Ona tapacak bir sürü insan varken, bulunduğu noktanın zirvesindeyken bile hataya yer vermiyordu. Kendi için yaşıyor ama herkesi de aynı şekilde düşünüyordu. Ona güvenen insanları bir an olsun şüpheye düşürmüyordu. Yanımda, önümde, ardımda Asef Başkan varsa sorun hallolur diye düşünüyordu herkes. Zira ben de o düşünen insanlara bir hafta içerisinde girmiştim. Bundan önce sadece varlığından ve yaptığı şeylerden haberdardım; fakat bir o kadar da uzaktım ona. Çünkü ters düşersem işte o zaman benim kıyımım olur diye düşünüyordum. O ise ailemin yapmayacağı şekilde beni benimsemiş ve bana sahip çıkmıştı.

Yıllarca ondan kaçarken meğer en çok ona tutulmuşum...

Bakışların üzerimde düştüğünü fark edince gergince yutkundum. İçim bunalmıştı şimdiden. "Derse daha var, sınıfa mı gideceksin?" diye bana dönerek konuşmuştu. Bakışlarımı anında ona çevirdim. "Yok, Bahar şimdi kantindedir, onun yanına gideceğim." Kafasını ağırca salladı. "İyi, o hâlde birlikte gidelim." Şimdi kaçmaya çalışsam çok mu aptal görünürdüm?

"Şey..." Ne diyeceğimi bile bilmiyordum ki. Onun karşısında her defasında dilim tutuluyordu. "Hayır Bera, benim için sıkıntı olmayacak. Ve hayır, bana hiç kimse bir şey diyemez." Dudağımı utangaç bir şekilde hafifçe ısırdım. "Bırak o dudaklarını da, zarar verme kendine." Gözlerimi duyduğum şeyle kırpıştırmaya başladım. "Sert ısırmıyordum ki." Yüzünde bir gülümseme oluşurken kafasını başka tarafa çevirip bir nefes verdi. Bu gülmeme çabası mıydı? Çok şekerdi!

"Olsun sen bebeksin, izi kalırsa ağlarsın." Kaşlarım çatıldı. "Asef! Kafanı ısırırım haa!" Adını uzatarak söylerken göz ucuyla bana bakmıştı. "Tehdide bak, ben bu büyük tehdide nasıl dayanacağım?" İnceden bir gülme sesi duymuştum ondan yana. Yürümeye devam ederken kaçamak bakışlarla gülüşünü izliyordum.

Bera (BxB)Where stories live. Discover now