30 - busan'ın hayaletleri

1.7K 143 429
                                    

Hatalarım varsa affola. İyi okumalar~

——————

Pinhani - Seni Bana Anlatırlar

#do kyungsoo

Aklım bir dolu düşünceyle balon misali yukarıda geziyor gibi hissettiğim bir iş günü daha biterken, derin bir nefes alıp sonunda yorgunluğumu hissetmek için kendime alan tanımıştım. Avukat çoktan gitmişti, ben de geri kalan basit işleri tamamlayıp çıkacaktım ve şimdi o işler bitmişti. Kendimi avukatın odasındaki koltuğa bırakıp nefesimi verdim.

Oldukça, nasıl denir, kendim değilmiş geçirdiğim uzun bir haftanın sonunda, yavaş yavaş kendime geliyor ve yaşama entegre oluyor gibi hissediyordum. O gün, kafede eski arkadaşımla karşılaşmam ve şeytanımın sonunda ölmüş olduğunu öğrenmemden sonra, Jongin'e Busan'a gideceğimi söylesem de, henüz harekete geçmiş değildim. O gün Jongin ile kalıp ısınmış da bozulmaya yaklaşmış gibi hissettiğim beynimi boşaltmaya çalışmıştım fakat kendimi oldukça kötü hissetmeye devam etmiştim. Konuştuklarımız aklımdan çıkmıyordu, bambaşka bir hayatın intikam arzusu sayesinde en büyük korkum artık dünya sınırları içinde değildi, nefes almıyordu ve ben tam olarak buna nasıl tepki vereceğimi bilmiyordum.

Yalnız kalmam iyi olmazdı, böyle kafam karışık bir haldeyken, Jongin öyle söylemişti fakat benim için, şu duyduklarımı kabullenmem için biraz yalnız zamana ihtiyacım vardı. Bunu Jongin'e söylediğimde, zaten Baekhyun'un da gelmesine bir gün kaldığı için, bir gün tek başıma kalmamı kabul etmişti. Onu böyle söyleyerek biraz kötü hissettirmiş olabileceğim düşüncesi de vicdanımı rahat bırakmasa da, gerçekten yalnız kalmaya ihtiyacım vardı. Ben de eve gelmiş, büyük bir temizlik yapmıştım. Zaten uzun süredir yapmıyordum, evin temiz ve ışıl ışıl olması beni her zaman daha iyi hissettirirdi fakat niyeyse, o gün eskisi kadar da önemli değilmiş gibi gelmişti. Hatta sabah uyandığımda, yalnız olmak biraz beni üzmüştü ve Jongin'e karşı kötü hissettiğim için, ona temizlediğim evimin fotoğrafını atarak biraz da olsa konuşmuştuk.

Baekhyun geldiğindeyse ise, her şey daha iyi olmuştu. Onu ne kadar özlediğimi o an fark etmiştim, ve çok çok daha iyi gözüküyor olması beni baya bir rahatlatmıştı. O an ne kadar rahatladığımı düşündüğümde yüzümde tatlı bir tebessüm oluştu. Her ne kadar o aptal dövme yüzünden kalp krizinin eşiğinden dönmüş olsam da, onun adına mutluydum çünkü gözlerine baktığımda, onun ne kadar mutlu olduğunu görebiliyordum. Yaşadığı hayattan keyif alıyordu, ne kadar tehlikeli ve kendisini ölümden döndürmüş, büyük psikolojik yıkımlar yaşamış ve hatta belki o an yaşamaya devam ediyor olsa da, sevdiği şeyi sevdiği kişi için savaşarak yapmaya hevesliydi.

Baekhyun ile ilk arkadaş olduğumuzda, sanırım bu yüzden onunla yakınlaşmıştım. Bana eski beni hatırlatıyordu, her zaman her şeye enerjisi vardı, ne kadar üzgün olsa da yapmak istediği şeyin peşinden koşmaya hazırdı. O aptal eski arabasıyla iş çıkışı, ne kadar yorgun bitkin olsa da gidip saçma bir yolda hız yapar, yarışacak bir araba bulursa da keyfine değen olmazdı. Bir şey için bu kadar hevesli olmak nasıl bir his acaba, diye düşünürdüm ona bakarken. Sonra bu işlere girmiş, beni endişeden öldürecek gibi olsa da, her defasında devam etmek için kendini bir şekilde itmişti çünkü bunu istiyordu. Ben de eskiden, istediğimi elde etmek için böyle heves doluydum, onun etrafımda olması bana sanki hiç o kötü şeyler yaşanmamış olsaydı nasıl büyürdüm, düşünceme örnek oluyordu.

Fakat, sonuçta artık bu dünyada korkacağım bir şey kalmamıştı. Geçmişimi gömmek için o kadar uzun süre bambaşka biri gibi yaşamıştım ki, yıllardır tek yaptığım kendi mezarımın önünde, ellerim parçalanana kadar toprakla üstünü kapatmaya çalışıyormuşum gibi hissettiriyordu. Şimdiyse, sonunda o toprak tamamen kapanmış gibiydi, bu yüzden kendimi ani bir farkındalıkla baş başa bulmuştum. Artık, kaçacak bir geçmiş kalmamıştı, tamamen yok olmuştu. Şimdi, ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Greetings From The Flash9 || Chanbaek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin