18 - i can't stop (m)e

7.3K 437 1.6K
                                    

Hatalarım varsa affola. İyi okumalar~

—————————

#dokyungsoo

"Bir kaşık, sadece bir." Yanımdaki Jongin'in koluna yaklaşıp elimle bir yaparak söylediğimde Jongin başını iki yana salladı. "Bir buçuk katınca daha güzel oluyor." dediğinde kaşlarım çatıldı. "Çok tatlı olur." Şaşkınlıkla başımı kaldırıp ona baktım ve çok yakınında olmam sağ olsun, yüzündeki gülümseme hemen büyümüştü. "Olmaz. Güven bana." Göz kırpıp kaşığı yeniden şekere batırdığında ben de utanarak kolundan çekildim ve kestiğim havuçlara döndüm. "Sen bilirsin." diye mırıldanıp derin bir nefes verdim.

Şu an ne yapıyorduk? Evet, güzel bir soruydu. Jongin yarın olacak yarışlarından önce benimle zaman geçirmek istediğini söylemiş, ikimiz de yemek yapmayı sevdiğimiz için beni evine davet etmişti. Hatta arabasıyla işten çıkmamı beklemiş ve buraya da birlikte gelmiştik. Ben de onu kırmamıştım, açıkçası ona evine gelecek kadar güveniyor olmamı da önceden gelmeme rağmen bana oldukça iyi bakması sağlamıştı.

O kafede oturup birbirimizle uzunca konuştuktan sonra geçen beş günde Jongin ile sürekli konuşmaya başlamıştık. Bana hep mesaj atıyor, bazen arıyor, bazen de bir anda ofisin önünde ortaya çıkıyordu. Bazen benden başka işi yokmuş gibi hissediyordum ama açıkçası ilgisinden çok keyif alıyordum. Çünkü ne çok sıkıyordu ne de onu bir an da olsa unutmama izin veriyordu. Konuşacak şeylerimiz olması da kafamı dağıtıyordu, kendimi mutlu hissediyordum.

"Çekil bakalım." Doğradığım havuçları kaynayan yemeğe atmak için ona söyledim ve kesme tahtasını tutup yandaki yemeğe bıçakla havuçları attım. O da biraz yana gitmiş, beni izliyordu. Üstünde yine siyah bir basit kısa kollu ve gri bir eşofman vardı. Buna rağmen çok havalı gözüküyordu. Ben de işten geldiğim için beyaz gömleğim ve siyah pantolonumlaydım. Biraz yorgundum aslında ama yine de yemek yapmaya hep enerjim vardı.

"Bu yemeği ilk defa yiyeceğim." Jongin bana doğru gelip başını omzuma doğru eğdi ve arkamdan yemeğe baktı, ben ise bu hareketiyle anlık bir nefes kaybı yaşamıştım. Yutkundum ve yüzüme yakın yüzünü görmezden gelmeye çalıştım. "Pilavla çok güzel oluyor. Baekhyun çok sever. Hasta olduğunda hep yaparım." Gülümseyerek söylediğimde Jongin hımladı ve biraz doğrularak yaşamam için bir alan açtı. "Baekhyun ile çok yakınsınız. Üniversiteden falan mı arkadaşın?" Kaynayan suyun sesiyle onun yaptığı yemeğe suyunu eklemek için bir süre mutfağın diğer ucuna gitti ve ardından yanıma geri geldi. Ben de sorusunu cevapladım. "Hayır. Üniversiteden tanışmadık, iki yıldır arkadaşım."

"Sahi, Kyungsoo. Ne okudun sen?" Jongin her şeyime olduğu gibi bunu da merakla sorduktan sonra ahladı. "İşletme falan mı? Gerçi oradan mezun olanlar genelde şirketlerde çalışır. Sen küçük bir avukatla çalışıyorsun." Kaşları hafifçe çatılıp kendince cevaba varmaya çalıştığında onun kafası karışmışlığının vurduğu sevimli yüzüne baktım. "Fizik okudum ben." diyerek ona doğru döndüm ve kalçamı yandaki ocağa yasladım. Onun şaşıran yüzünü izlemek bana keyif vermişti. "Alakayı kuramıyorum şu an." Başını iki yana salladığında güldüm ve derin bir nefes verip yemeğe döndüm.

Bu konuyu daha önce hiç kimseyle konuşmamıştım. Baekhyun da hep neden fizikle ilgilenmediğimi sorardı, çok iyi bir profesör olurdun, deyip dururdu ve haklıydı da. Olurdum büyük bir ihtimalle, ama üniversite yıllarım da benim için kolay yıllar değildi. Lise öğretmenimin desteği kaybolduktan sonra bana bakan akrabalarım da elini ayağını çekmişti. Ben de sürekli olarak çalışmak ve kendime yaşayacak bir yerler bulmak zorunda kalmıştım. Üniversite hayatım zordu ve sürekli bir şeylerle savaşıyor gibi hissediyordum. Kendimle, düşüncelerimle, geçmişimle, sürekli değişen patronlarımla, parayla, benden daha güçlü olan ne varsa sanki ben hepsiyle sürekli savaştaydım. Bunun yanında yalnız kalmanın getirdiği paranoya da beni epey zor duruma sokmuştu. Eskiden bir sürü yaşıtım çocukla aynı yerde uyuduğum için iyiydim ama bir anda yalnız başıma bir evde yaşamaya çalışmak, gerçekten zordu. Sürekli korku hissetmeye başlamıştım, uyumadan önce evin içine oksijen girmeyecek kadar her yeri kapatırdım. Sanırsam bu temizlik ve yeni eşyalara ihtiyacım da o yıllarda tavan yapmıştı. Evde yalnız kaldığım için sürekli eski travmalarımla bir arada oturuyordum. O herifin bana giydirdiği kazak yüzünden başladığına emin olduğum bu hastalığım da ben evde uyuyamayınca kafa dağıtmak için sardığım bir yan olmuştu. Ben de çok sevmeme rağmen ne fiziğe ne de başka bir şeye kendimi odaklayabilmiş, zar zor beş senede okulu bitirmiştim. Zaten o zaman bile işim olduğu için diplomamın peşine koşmaya fırsatım olmamıştı, bu yüzden de üniversite boyunca ne yaptıysam ona devam etmiştim. Bir bakıma, bu durumda kendimi güvende hissediyordum. Hiçbir şey için göze batmadan, basit işleri yapan biriydim. Bir alanda parlamaya uğraşmak beni bu güvenli alanımdan çıkarır gibi geliyordu.

Greetings From The Flash9 || Chanbaek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin