Özel bölüm :')

81 8 12
                                    

"Hey Tsukki? Ne yapıyorsun orada?" Yanına gittin onun. Bir uçurum kenarında sebepsizce ve sessizce oturuyordu.

"Seni düşünüyordum." dedi. Yanında olmana rağmen kendini seni düşünmekten alıkoyamıyordu. Ona baktın, gülümsedin.

"Yanındayım ki neden beni düşünüyorsun?" Sesindeki merak onun yüzünü gülümsetmişti.

"Bazen yanındaki kişiyi bile özlermiş insan, ben de seni düşünüyordum. Tam da olması gerektiği gibi." Kıkırdadın. Gidip yanına oturdun, ayaklarını önünde olan büyük boşluğa salladın.

"Üşüyor musun?" Kafanı sağa sola salladın. Elleri ile kollarına dokundu. Soğuktu. Kaşlarını çattı, neden yalan söylüyordun ki?

"Yanında fazladan kıyafetin var mı?" dedi. Üstünde beyaz bir tişört altında beyaz bir pantolon vardı. Parlıyordun. Işıldıyordun.

"Çok güzelsin, biliyorsun değil mi?" Gülümsedin. O ise üstündeki sweati çıkartıp, sana giydirdi.

"Gittiğin yerde hayat nasıl?" diye sordu sana. Yere baktın, ne diyeceğini düşündün. Gözlerini tekrar ona kenetlendiğinde yaklaşıp öptün dudaklarından. Yüzünden eksik etmediğin gülümsemeni genişlettiğinde kafanı sağa sola salladın.

"Güzel bir hayatın var hayatım. Bunun tadını çıkar, tamam mı? Kafanı çok yormamaya çalış ve antrenmanlarına da git! Hayalin olan şeyi yapıyorsun, bunu yapıyorsan hakederek yap. Seni seviyorum, benim gitme vaktim geldi." Sarıldın sıkıca sarı saçlına. Güzel kokusunu içine çektin.

O ise sesini çıkartmadan ağlayarak senin gidişini izledi. Kendini zor durumda hissediyordu.

Ölmek İçin Zaman Yok Emiko.

Uykudan uyandı Tsukishima. Her gün olduğu gibi yine seni rüyasında görmüştü. 'En azından onu görebiliyorum.' diye mırıldandı yatağında.

Duvardaki saate baktığında saatin 9 oluğunu gördü. 10'da ise antrenmanı vardı, sözünü dinleyecekti, gidecekti antrenmana. Ayağa kalktı, bir kaç saniye sendeledi öylece. Banyoya gidip, elini yüzünü yıkadı.

Annesinin kahvaltısını gördüğünde yüzünde bir gülümseme oluştu Tsukki'nin. Mutfaktan yaptığı yiyecekleri masanın üstüne koydu annesi. Oğluna baktı, gözleri doldu.

İyice zayıflamış, sanki hiç zayıf değilmiş gibi. Yüzü bembeyaz, gözlerinin altı mosmordu. Annesi Tsukki'nin bu durumuna alışamamıştı, alışmak istemiyordu.

"Gel bakayım yanıma." dedi Tsukki'nin annesi. Tsukki gitti annesinin yanına. Annesi oğluna kollarını açtı, sarıldı ona.
Oğlu da karşılık verdi. Sonra da Tsukki'nin abisi gelip,o da sarıldı. Aile sarılması yaptılar.

-

"Çok sıkılıyorum sensiz." dedin Kei'ye. Ona baktın, bu sefer parktaydınız. Sessiz bir parka. Sana baktı Tsukki, gülümsedi. Seni çok özlüyordu, sensiz yapabiliyordu fakat senli bir hayat geçirmeyi seçmek isterdi.

Senin ölmenin üzerinden 1 yıl geçmişti, her şey yerli yerindeydi. Düzene konulmuştu. Annen üzülüyordu, sana yaptığı şeylerden sonra pişman olmuştu.

Sen ne demiştin, "Her zamanki halleri,bıktım,defol,gelme bir daha. Bla bla. Sonradan pişman olayacağı sözler söylüyor. bir gün geçecek ama özür dileyecek zamanı bile olmayacak." Doğruyu söylemiştin.

"Seni çok özledim Emiko. Varlığın bile yetiyordu bana. Yokluğun çok koydu, kokun, gözlerin, dudakların, yanakların, her şeyin. Bunları her zaman görememek bana çok koyuyor. Seni burada görüyorum fakat sen ölmüşken.. Ne diyeceğimi bilmiyorum gerçekten. Çok boş yaşıyormuş gibi hissediyorum."

"Hey.. böyle deme. Benim de ölümüm böyle olacakmış. Sen alışmadın mı hem?"

"Sevdiğim kadının ölümüne nasıl alışabilirim Tanrı aşkına?" Sesindeki hüzün senin kalbini paramparça etmesine bile yetmişti.

"Seviyorum seni. Kendine dikkat et." dedin Tsukki'yi öptükten ve sarıldıktan sonra. Tam gidecekken tekrar sarıldın, başını okşayıp öptün ama sonunda gittin. Yine gittin.

Tsukki yine uykusundan kalktı, etrafa baktı. Bugün onun doğum günüydü. Bakalım kimler kutlayacaktı? Kolundaki saate baktığında saatin 13.42 olduğunu gördü. Hafta sonuydu zaten, bu kadar uyuması şaşırıldık bir durum değildi.

Telefonuna baktığında kilit ekranında olan senin fotoğrafını gördü, buruk bir gülümseme bıraktı. Ayağa kalktı, elini yüzünü yıkadı ve aşağıya indi. Tabi aşağıda onu bekleyen bir sürprizi beklemiyordu.

Bütün arkadaşları, maç yaptıkları karşı okullar ve ailesi toplanmışlar salonda Tsukki'nin gelmesini beklemişlerdi. Beklemiyordu açıkçası. Hemde hiç.

Yüzüne bir konfeti patlayınca bunu yapanın Hinata olduğunu anladı. Çok da umursamadan onlara gülümsedi ve annesinin elinde olan doğum günü pastasına doğru yürüdü.

Diğerleri ise 'Doğum günün kutlu olsun Tsukishima!' diye bağırıyorlardı. Pastanın mumların üflemeden önce dilek tuttu. 'Hayatım huzurlu ve bizli geçsin.' diye tuttu dileğini.

Üfledikten sonra yeniden bir tane konfeti patladı.

"Alttan kalanın canı çıksın!" diyerek bağırdı Bokuto ve Tsukishima'yı yere düşürüp üstüne atladı. Onun ardından da herkes birden Tsukishima'nın üstüne atladı. Nefes almakta zorlanıyordu.

-

Duş alıp, siyah bir takım elbise giymişti. Güzel görünüyordu. Akşama bara gidip, Tsukki'nin kafasını dağıtmak istiyorlardı. Pek dağılacak gibi durmuyordu gerçi ama..

Herkes dışarıdaydı. Bazı kişiler sigaralarını yakmış, güzel havanın tadını çıkarıyordu.

"Çok iyi görünüyorsun Tsukki~" Kuroo'nun flörtöz sesi ile Tsukki gözlerini devirdi. Her zamanki halleriydi.

"Şu suratını bugün asma, tamam mı? Eğlenmeye çalış biraz!" Tsukki'nin abisi konuşmuştu. Kafasını düzgün olmayan bir şekilde salladı.

"Oley,bara gidiyoruz." İki kolunu eğleniyor gibi aşağı yukarı kaldırdı indirdi Tsukki. Onun bu haline göz devirip, herkes arabalarına-motorlarına bindi.

Tsukki ise yeni aldığı motoruna bindi. Kaskını kafasını geçirip,son gaz bastı. Onu uçuyormuş gibi hissettirdi.

Belki de onun son motor sürüşüydü bu.

-

hehe.

Özür dilerim..

Sizi çooookk öptüüümmm <33

no time to die.. / Kei TsukishimaWhere stories live. Discover now