5. BÖLÜM: GORDİON SALDIRISI

254 21 8
                                    

War Of Hearts (Ruelle) 

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

War Of Hearts (Ruelle) 

5. BÖLÜM: GORDİON SALDIRISI

Ateşin tanrısı...

Pabucumun tanrısı.

Tırnaklarımı avuçlarıma batırdım. Avuçlarımda hilal şeklinde tırnak izi olduğuna emindim. Öfkemi azaltabilmenin tek yolunun kendime acı çektirmek olduğunu sanıyordum. Ona saldırmak isteyen bir yanım vardı çünkü başıma gelmeyenin kalmamasının sebebi o olmalıydı. Tekinsiz bir ürperti ensemden beni gafil avladı. Hem sahiden o bir tanrı mıydı? Cellatlar benim peşimde değildi, olsa olsa tanrının peşinde olurdu. Onun yüzünden az kalsın ölecektim ama bir yandan da onun suçu olmadığını düşünen iyicil yanım devreye girdi. Yanlış yer ve yanlış zaman... Ama dün gece neden çalıştığım kafenin çıkışındaydı? Neden yaralanmıştı?

O an fark ettim ki onların dünyaları hakkında bilmediklerim derya denizdi.

Ateş tanrısı ellerini arkasına birleştirdi. Sırtı ve omuzları dikti. Çenesi havadaydı ve ciddi bir ifade ile bakıyordu. Özel işlenmiş demirden zırhıyla diğerlerinden daha görkemli görünüyordu. Efsanelerden duyduğum ilahların o muazzam kusursuzluğu onda da vardı. Yüzü düne kıyasla daha canlıydı. Avuçlarından çıkan ateş küresi tepemizde durup onu aydınlatırken sık kirpiklerinin altındaki gece karası gözleri keskin bakıyordu. Siyah dağınık saçlarında bazı tutamları alnına dökülmekteydi. Yerdeki karı kıskandıracak kadar beyaz teni gökyüzündeki ay gibi parlıyordu. Buradaki herkesten daha yakışıklı ve gencecik görünüyordu ama onu ele veren olgun bakışlarıydı. Fazla derin bakıyordu. Her göz göze geldiği Avcıyı bir bakışla dize getirebilecek kadar şeytani gözleri vardı ve arada kızıl hareleri parlıyordu ama her zaman değil.

Ensemdeki tüyleri diken diken edici sert ifadesine dalıp gittiğimi onun bakışlarının bana dönmesiyle anladım. Bir anda ilgisini çekmişim gibi gözlerini üzerime dikti. Nabzım yükseldi. Başımı yere eğip yüzümü olabildiğince gizledim.

Gözlerinin üzerimde olduğunu hissediyordum.

Avcılar anlam veremediğim bir şekilde tıpkı benim gibi titriyorlardı. Tan ve Barlas dışında çoğumuz bu öldürücü bakışlarından gerilmiştik. Hadi ben yakalanmaktan korkuyordum da onlar neden bir çocuk gibi ödleri patlamıştı ki? Tanrı dedikleri korkulacak bir varlık ise ona nasıl inanıyorlardı ve güveniyorlardı? Her şey bir an bana bir rüya gibi geldi. Sanki tüm yaşadıklarım bir kâbustan ibaretmiş gibi.

Ateş tanrısı bir adım ilerledi ve bana biraz daha yaklaştı. Kalbim ansızın hızlı hızlı atmaya başladı. Azıcık bile hareket edersem yakalanacağımdan korktum.

''Avcılar! Bana bakın!'' dedi gür bir sesle. Sert sesi ormanda yankılandı. Bir şahin ateş kürelerinin yanından uçup gitti. ''Sizlere söyleyeceklerim var.''

Gözlerimi kırpmadım ama nefesimi tuttum. Öylece ayakta bir korkuluk gibi durmaya devam ettim. Başım eğik olsa da çaktırmadan ona bakmayı sürdürdüm. Yani umarım çaktırmıyorsundur Umay. Sana hiç güvenmiyorum. İç sesimin haklılığının altına imzamı atabilirdim. Zira tanrı bir anda çenesini bana doğru çevirip üsten bakışlarla beni bulduğunda hızlıca gözlerimi yere çevirdim. Yakalanma korkusu damarlarımdaki şifalı kanın fokurdamasına neden oluyordu. Bu gizemden giderek daha fazla haz alıyordum. Adrenalin beni garip heyecana teşvik ediyordu. Deli miyim ne.

MAHLUKLAR VE KAHRAMANLARWhere stories live. Discover now