"Duyuyor musun? Adımı haykırıyorlar."
Bakışları aynadaki yansımasındaydı, kulağına tuttuğu telefonun diğer ucundan ses gelmediği için kendi kendine konuşuyormuş gibi hissediyor, her geçen saniyede kalbinin biraz daha kırılmasına izin veriyordu.
"Her neyse kapatıyorum. Sanırım senin anlatacak bir şeyin yok, benim de sahneye çıkmam gerekiyor. Yine ilk şarkıyı senin için söyleyeceğim çünkü sahneyi seninle paylaşmayı özledim."
Telefonu kapattı. Her ne kadar artık var olmayan en yakın arkadaşının ev telefonunu her aradığında sanki aramasına cevap verilmiş gibi konuşsa da sonunda hep kırık kalbiyle baş başa kalıyordu. Üzerinden geçen koca bir buçuk yılın içinde ya acısı azalmıştı ya da o acıya alışmıştı bilmiyordu ama artık daha kolay geliyordu ona.
Güçlü bir kadın olmaya çalışıyordu, çabaları boşunaymış gibi hissettiği her anda da numara yapıyordu. Yüzüne bir gülümseme yerleştiriyor, duruşunu dikleştiriyor ve sesinin bir anlığına bile titremesine izin vermeden şarkısını söylüyordu.
Şimdi olduğu ve beş dakika sonra sahneye çıktığında olacağı gibi.
Adını haykıran insanlar seslerini yükselttiğinde aynadaki yansımasına göz kırptı. Kendini hazır hissetmese bile hazır olması gerektiğini biliyordu. Üzerindeki sahne kıyafetlerini düzeltti, aynanın önüne koyduğu kahverengi kovboy şapkasını taktı ve kendisini bekleyen gitarını da omzuna astıktan sonra gülümsedi kendi kendisine.
Her şey yolunda gidecekti. Her konserinden önce yaptığı rutinini yerine getirmişti. İşlerin ters gitmesi için hiçbir sebep yoktu.
Beth'le, ölü en yakın arkadaşıyla, konuşmuştu. Gitarını akort etmişti, kendisini olduğundan güçlü hissettirecek o hareketi, aynada kendisine göz kırpışını, yapmıştı.
Amerika turnesinin son konserinde sahnede her şey yolunda gidecekti. Emindi.
Kulaklığını düzeltip sahne arkasını düzenleyen her bir tanıdık yüze gülümsedikten sonra derin bir nefes alıp üçe kadar saydı. Enerji dolu adımlarıyla sahneye çıktığında çevresini saran hayranlarının çığlıkları, ıslıkları ve adını haykırışları dünyanın en harika şarkısı gibi gelmeye başlamıştı kulağına.
Omzundan asılı olan gitarını sırtına doğru itip gülümseyerek ellerini havaya kaldırdı önce. Her bir hayranının önünde saygıyla öne eğilip onları selamladıktan sonra adımlarını mikrofonunun önüne attı.
Yıllar geçmişti, sokak müzisyenliğiyle başladığı yolculuğu büyük stadyum konserlerine dönmüştü ama her seferinde deli gibi atmaya başlayan kalp atışları ruhunu ve zihnini ele geçiriyordu.
"Merhaba ben Nellie!" diye neşeyle şakıdı. Koca stadyumda onun sesi yankılandığında yüzündeki gülümseme gerçekliğe biraz daha yaklaşmıştı. Parmaklarını gitarının tellerinde dolaştırdı yavaşça. Henüz tek bir nota çıkmasına bile izin vermezken bakışları hayranlarından bazılarının tuttuğu pankartlarda dolaşıyordu.
Beth olsa gurur duyardı.
Okuduğu yazı kalbini durdurmaya yeterdi ama o yine de gülümsedi. Pankartı tutan gence gülümseyerek baktıktan sonra bir kez daha yaklaştı mikrofona.
"Beth olsa gurur duyardı." diye mırıldandı. "O zaman bu şarkı da kaybettiğimiz tüm Beth'ler için."
Penasını tellerin üzerinde dolaştırıp gözlerini kapattı. Sahne arkadaşı, en yakın dostu ve her şeyden önce kız kardeşi gibi gördüğü kadını kaybettikten sonra ne kadar süreliğine küsmüştü sahnelere? Bir yılı geçmişti. Yazdığı şarkılarda da, yaptığı bestelerde de neşe yoktu belki ama yaşamaya devam etmişti. Devam etmek zorundaydı.
YOU ARE READING
as good as it gets|pedro pascal
Fanfiction"Hayatım boyunca dile getiremeyeceğimi düşündüğüm şeyler hissettim. Sanki söylesem kıyamet kopacaktı, o yüzden söyleyemezdim. O hisleri sadece içimde de barındıramazdım. Anlıyor musun?" Yavaşça başını salladı adam. Anlamaya çalışıyordu. "Ben de o h...
