İşgal

12 3 2
                                    

Florence yaralı bir şekilde tedavilerin yapıldığı çadıra gitti. Çadırdakiler herkese yardımcı olmaya çalışıyordu. Bir kadın gelip Florence'nin yarasına baktı.

"Bayağı derin kesmiş bu kılıç, oğlum. Ben şimdi orayı temizleyip dikeceğim. Sen biraz dinlen." Florence mecburen kadına uymak zorunda kaldı. Aklı prensle yaptığı düellodaydı. Acaba prens ölmüş müydü? Öldürebilmişse çok mutlu olurdu.

Prens, yaralı bir şekilde kendi kurduğu çadırlara yöneldi. Karşısındaki her kimse onu yenememenin rahatsızlığı vardı içinde. Ayrıca çok sinirlenmişti. Bu yüzden bu krallığın işini hemen bitirmek istiyordu.

"Prensim, yaranızı sardık. Biraz dinlenin." Prens, bu uyarıyı dinleyecek gibi görünmüyordu. Bu yüzden yattığı yerden kalkıp askerlerini bir araya topladı.

"Bu gece krallığın işini bitirelim. Yarın da gezeriz." Tüm askerler emire uyarak atağa geçti. Uzun bir gece olacak gibi görünüyordu. Prens Arden, dediğini yaptı ve krallığı işgal etmeyi başardı. Bangor Krallığı çaresizce başına gelecekleri bekliyordu.

Anastasia sarayın içindeki koşuşturmalara uyandı. Yanı başındaki sandalyede uyuyakalmış olan Florence'i gördüğünde istemsizce gülümsedi. Florence onu kardeşi gibi görüyordu. Sürekli kendisine bir şey olacak diye ödü kopardı. Anlaşılan bütün gece uyumamış başında beklemişti. Onu uyandırmak istemeyerek sessizce yatağından kalktı Anastasia. Ancak Florence en ufak seste bile uyanabilecek bir insandı. Her zaman tehlikelere karşı tetikte olurdu. Huzur içinde uyuyabildiği tek an sadece annesinin kollarında olmuştu.

"Anastasia!" duyduğu sesle arkasını dönen Anastasia kuzenini ayağa dikilmiş bir şekilde buldu. "Güvende değilsin. Sarayı ele geçirdiler." Anastasia duydukları ile olduğu yerde kalakaldı. Ne demekti şimdi bu? "Nasıl yani? Başarmadık mı? Florence! Annem ve babam nerede? İyiler mi?" Anastasia endişeli bir şekilde sorularını yöneltti karşısında duran kıza. Florence ifadesiz bir şekilde veliaht prensese baktı. "Yeni düştük. Fazla can kaybettik. Kral ve Kraliçe iyi, sarayın içinde düşman askerleri dolaşıyor. Ayrıca o da burada. Kahvaltı ediyor." Anatasia "o"nun kim olduğunu anlamıştı. Edinburgh Veliaht Prensi, Prens Arden.

"Kahvaltıya inmem söylendi değil mi? Florence ben korkuyorum. Ne olacak bundan sonra?" Florence çaresizce başını salladı. "Ben bir yolunu bulmaya çalışacağım. Kral teslim olmuş olabilir ama ben kimseye boyun eğmem. Büyük ihtimalle prens seni isteyecek. Kral buna mecburen onay verecektir. Prens kendine eş adayı bakıyormuş. Balo düzenleyecek, senin haline bakacak. Bu da demek oluyor ki en az bir haftamız var. O sırada kaçış planları yapabilirim." Florence'nin sözleri üzerine Anastasia daha da tedirgin olmuştu. Babası böyle bir şeyi yapmazdı. Değil mi?

Anastasia, babasının yanına gittiğinde Florence'in söylediklerinin doğru olduğunu gördü. Masada işgalci prens de oturuyordu. Prens onu görünce gülümsedi. "Otursanıza prenses." Anastasia prensin sözleri üzerine babasına baktı. Kral başıyla oturması için onay verdi. Anastasia annesinin yanına oturdu ve konuşulanları dinlemeye başladı.

Yemekteyken Anastasia'yı Edinburgh Krallığına vermek konuşulmamıştı. Ama yemek boyunca kral aşırı huzursuzdu ve sürekli kızına bakıyordu. Prensin yaptığı imalara bile sesini çıkarmamıştı. Doğru olmamasını diledi Anastasia.

Büyük ihtimalle prens seni isteyecek. Kral buna mecburen onay verecektir.

Gün boyunca Florence'in kurduğu bu cümle aklından hiç çıkmamıştı. Florence kaçmayı planlıyordu ama Anastasia kaçmak istemiyordu. Babası ve annesini yalnız bırakmak istemiyordu. Çünkü eğer Florence ile birlikte giderse prens, krallık üzerindeki baskıyı arttırırdı.

Kuzeyin Düşmanları Where stories live. Discover now