LIX- "siyah gül ve beyaz gül"

En başından başla
                                    

Ben yemek yemek istemiyordum.

Ben ilaç da kullanmak da istemiyordum.

Ben Fetih'i istiyordum.

Göz yaşım ekranıma damlarken aynı anda üstten tek kayıtlı numaranın araması da gözüktü. Dudaklarım büküldü başımı geriye attım. 'Ooooff!' diye ağrılı bir ses döküldü ağzımdan.

Telefonu da açmak istemiyordum.

Ben Fetih'i istiyordum.

Ben sadece Fetih'i istiyordum.

Kapandı kapanacak ancak öyle yanıtladım aramayı. Burnumu çektim ve cevap verdim o konuşmadan. "Söz yarın geleceğim." dedim. "Hastayım yemin ederim. Hastaneden bugün çıktım. Söz yarın geleceğim. Yemin ederim çok kötüydüm, o yüzden gelemed..."

"Efsun." diye böldü beni. "Sakin ol, iyi misin?" dedi. İki gündür açmıyordum telefonunu. İlk geldiğim zamanlar tuttuğum evde yardımcı olmuştu ve biraz zaman istemiştim. Vermişti de ama hastaneye gittiğim günden beri açmıyordum telefonunu.

"İyiyim." dedim, gözlerimi yumdum dudaklarım bir bebek gibi aşağı doğru büzüldü. "Değilim." diye düzelttim. Daha sıkı yumdum gözlerimi başımı iki yana salladım. "Değilim iyi! Bıraktım Fetih'i! Ne halde bilmiyorum?!" sesim yükseliyordu ama titrekliği öfkesini gizliyordu. Göğsüm sıkıştı.

Bu nasıl bir kalp ağrısıydı, öldürecekti beni.

"Doktor arkadaşı..."

"Sadece fiziki bilgi veriyor!" dedim. Çok hiddetliydim. Bunu bizzat ben söylemiştim halbuki. Zafer'i tembihlemiştim. Sorsam bile söyleme. Hatta gerekirse telefonu yüzüme kapat ama söyleme.

"İyi mi fiziken, tansiyonunda endişeleneceğin bir şey var mı?"

"Fiziken iyi olması neyi değiştiriyor?" diye bağırdım. Bacaklarımı ahşap banka vurdum. "Bıraktım onu! Bıraktım geldim! Bir başına bıraktım geldim onu!" sesim yok olacak kadar kısıldı. Yüzüm taş kesildi. Gözlerim karardı. "Yatağın diğer ucunda yatmama bile tahammül edemeyen bir adamı bıraktım geldim!" dedim. Yaşlar sele neden olacağı belli olan kuvvetli bir yağmur gibi akıyordu gözlerimden. Sel olacaktı, ben boğulacaktım. Kendi gözyaşımda. "Ne hissediyor, ne yapıyor, ne düşünüyor, ne yiyor ne içiyor bilmiyorum! Ben onu terk ettim! Bıraktım! Bencilim ben!"

"Efsun sen fiziken de iyi değilsin farkında mısın?" dedi hiç çekinmeden.

"Bana ne?!" dedim hırçınca. "Bana ne bundan?" sanki bir başkasından bahsediyordum. "Bıraktım Fetih'i! Beni hiç affetmeyecek, nefret edecek benden. O beni hiç bırakmadı ben onu bıraktım! Nefret ediyor benden artı..."

"Efsun," dedi yine. "Kendine karşı hissettiğin duyguları Fetih'e yüklüyorsun, lütfen sakin ol."

Omuzlarım sarsıldı hıçkırıklarım kimsesiz parkta duyuluyordu. "Çok özledim." dedim. "Yemin ederim. Bu kadar olmamalıydı. Bu değildi. Çok fazla. Katlanamıyorum ben. Fatma abla nefes alamıyorum! Bir şey yap nefes alamıyorum! Bu," dedim nefes nefese, seksen yıllık bir ömrün altmış yılına sigara sığdırmış kadar sancı içindeydi ciğerlerim. "bu dayanılabilecek gibi değil! Çok özledim. Bıraktım ben onu! Bir mektupla bir başına bıraktım! O beni ölse bırakmazdı ben nasıl bıraktım onu?!"

SERÇEYİ ÖLDÜRMEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin