23. Bölüm: Dilek Fenerleri

168 123 11
                                    

Yukarıya eklediğim şarkıyı dilek feneri sahnesinde açmanızı rica ederim. Bu sıralar bu şarkıya sardım❤️
---------------------------------------------------------

"gerçekten mi oğlum? Ya sen ne zaman büyüyeceksin?!"

Ulaş, Akif Hocayı boyalı suyla yıkadığında hepimiz şok olmuştuk. Akif Hoca daha sonra konuşacağını dedikten sonra üzerini temizlemeye gitmişti. Maalesef sadece 20-30 dakika sonra bizi çağırmıştı ve şuan Ulaş yüzünden fırça yiyorduk.

Akif hoca, Ulaş'a olan öfkeli bakışlarını bize çevirdi. "ya siz?"diye sordu. "siz niye rahat durmuyorsunuz? Şu çocukça işlere ne giriyorsunuz siz? Kaç yaşınıza gelmişsiniz birbirinize boya atmak ne?" yere eğdiğim yüzümü kaldırıp konuşmak için ağzımı açmıştım ki "hayır Açelya. Hepsinin içinde özellikle de senin konuşmana izin yok." Diyerek lafı ağzıma tıkmıştı. Niye herkes benim sözümü kesiyor?!

"ama hocam Kutayla benim-" Akif hoca yine cümlemi kesmişti. Yeter ama! Artık konuşmak istiyorum!!! "Kutay demişken" Kutay'a döndü. "sen neden kardeşini durdurmuyorsun. Uyarsana kardeşini. Abisin sen abi!" dedi. Bu konu da Kutay'ın bir suçu yoktu ki.

"bu benim görevim değil." Dedi Kutay. "hayır tam da senin görevin. Ağabeylik görevin. Nerede ne yapmasını söylemen lazımdı." Kutay, Akif hocanın cümlesine güldü. Yüzünü ciddileştirip "bu benim görevim değil. Ya hadi onu geçtim. Kaç yaşına gelmiş adam. Ben ona şunu yap bunu yap mı diyeceğim? Saçmalama." Dedi. Akif hoca göz ucuyla Ayla ve bana baktı. Parmağını Kutay'a doğru sağladı "bunu sonra konuşacağız." Dedi. Kutay sadece başıyla onayladı.

"dördünüz de beni dinleyin. son iki gecemiz kaldı. Şu iki günü olaysız geçirin başka bir şey istemiyorum. Anlaşıldı mı?" diye sordu. Hepimiz onayladığımızda "gidebilirsiniz" dedi. Daha bir iki adım atmamızla Ayla ve Ulaş kendi aralarında fısıldaşarak tartışmaya başlamışlardı bile.

AYLA

"Ne gerek vardı boyaya? İlla her şeyin abartısını yapacaksın değil mi?" dedim Ulaş'a sinirle.

"sen de beni dövdün ama. Her yerim ağrıyor kızım." Elimle –ohh!- yaptım "canıma değsin. Sen de beni arkadan sarılmış götürüyordun. Dağ ayısı mısın oğlum sen?" dedim.

Kutay, Açelya'yı kolundan çekince araya girmek için hareket etmiştim ama bu brokoli kafalı manda yavrusu arkamdan sarılmış beni uzaklaştırmaya çalışmıştı. Ben de durması için rastgele yapıştırmıştım kendisine. E hak etmişti ama!

"yok. Dağ ayısı ben değilim. Bak." Başıyla Kutay'ı işaret etti "dağ ayısı önden ilerliyor." Kutay, yürümeyi kesip ikimize baktı ve "bana bakın. sürekli çocuk gibi didişmenizden bıktım. Tek başınızayken ne yapıyorsanız yapın ama benim yanımda didişmeyi bırakın. Biraz önce yiyeceğimi yedim. Bir dahakine karnım tok. Bir daha olursa öyle bir şey ikinizi kafa kafaya tokuştururum anlaşıldı mı?" dedi. Sen o kafa kafa tokuşturmayı zor yaparsın.

"bu dediğime şaşıracaksınız ama evet Ulaş haklıymışsın. Dağ ayısı karşımızdaymış." Dedim. ulaş şaşkınlıkla "sen bana katıldın." Dedi. Açelya da "dünyanın sonu geliyor" diyerek Ulaş'a katıldı. O Esna da Kutay "ne diyorsun sen? Derdin ne kızım senin?" dedi.

"derdim merdim yok seninle. Asıl senin derdin ne? Ne o öyle tehdit etmeler? Rahatsız olduysan önden gitsene." Dedim. "sana ne kızım?" dedi sinirle.

Açelya yanıma gelip "hadi dilek fenerlerine geç kalacağız Ayla." Diyerek beni oradan uzaklaştırmıştı ama Kutay'ın her bir halta emir vermesi beni artık çok sinirlendiriyordu. Rahatsız oluyorsa gitsindi. Ben kimsenin isteğine göre hareket etmezdim.

ANEMON DÖNGÜSÜWhere stories live. Discover now